İNCİR KUŞLARI/ SİNAN AKYÜZ/ KASIM 2023
KİTAP HAKKINDA
Çok satan romanlarıyla tanınan ve geniş okur kitlesine sahip
yazar Sinan Akyüz yine ses getirecek son kitabıyla okurlarını selamlıyor. Alfa
Yayınları’ndan çıkan İncir Kuşları’nda yazar, Bosnalı bir genç kz olan
Suada’nın gerçek yaşamından yola çıkıyor. Okuru savaşın ve aşkın yakıcı gücüne
tanıklığa davet ediyor. Bosna tüm bilinmeyenleriyle ilk kez Sinan Akyüz
kalemiyle yazıldı… Sinan Akyüz dünyanın seyirci kaldığı bir soykırımı Suada’nın
öyküsüyle yeniden gündeme getiriyor. Yakın tarihi edebiyatla buluşturan yazar,
aşkın içinde “savaşı ve şiddeti”, savaşın içinde de “aşkı ve inancı” ustalıkla
harmanlıyor. Bu romanla Bosna Savaşı’nın bilinmeyen bambaşka bir yüzü gün
ışığına çıkarken; kitap okuyucusuna sürpriz bir sonla veda ediyor. Arka Kapak…
Aynı ırktan geliyorlardı. Aynı dili konuşuyorlardı. Bir tek dinleri farklıydı.
Biri Müslüman Boşnak genci, diğeri ise Hıristiyan Sırp’tı. İkisi de
konservatuardaki aynı Boşnak kızına âşık olmuşlardı. Ve bir gün bu iki genç,
güzeller güzeli Suada’ya aşklarını ilan ettiler. Ancak gençlerden biri aşkına
karşılık bulmuş, diğeri ise “Kalbimde iki kişiye yer yok” cevabını almıştı.
Takvim yaprakları 6 Nisan 1992’yi gösterirken bir bomba düştü beyaz zambakların
açtığı yüreklere… Suada patlak veren savaşın estirdiği rüzgârda âdeta savrulan
bir yaprak gibiydi. Savruldu, savruldu, savruldu… Sonra da kader onu bir
zamanlar ‘hayır’ dediği genç adamın eline esir düşürdü. Genç adam, o gün ela
gözlü çöl ahusuna bakmış “Kader bizi ne inanılmaz bir şekilde birleştirdi,
görüyor musun Suada?” demişti. Modern zamanlarda Avrupa’da yaşanmış bir
soykırımda, kadere inananların romanıdır İncir Kuşları… Bu kitap tamamen
gerçeklere dayanmaktadır…
SİNAN AKYÜZ KİMDİR?
4 Nisan 1972'de Iğdır'da doğdu. Orta ve lise öğrenimini
çeşitli okullarda tamamladı. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi
Gazetecilik Bölümü'nden mezun oldu. Yirmi üç yaşında gazeteciliğe başladı.
Gazeteciliğin hemen hemen her kademesinde çalıştı. Daha sonra gazeteciliğe ara
verip Almanya'ya gitti. Bir süre sonra tekrar İstanbul'a döndü. 1996'da Sabah
Gazetesi'nin dergi grubunda çalışmaya başladı. O dönem fotoğrafla tanıştı.
Birçok yayın organına moda ve portre fotoğrafları çekti. 1999'da Sabah Gazetesi'nin
hafta sonu eklerinde çalışmaya başladı. 2001'de fotoğrafçılık mesleğine ara
verip ağırlıklı olarak kitap yazdı. 2006 yılında ise Takvim Gazetesi'nde köşe
yazarlığına başladı. Şu anda Takvim Gazetesi'nde köşe yazılarına devam ediyor.
Sinan Akyüz Eserleri
DENEME:
Etekli İktidar (2003)
ÖYKÜ:
Bana Sırtını Dönme (2005)
ROMAN:
İki Kişilik Yalnızlık (2007)
Yatağımdaki Yabancı(2008)
Sevmek Zorunda Değilsin Beni (2009)
Aşk Meclisi (2010)
Piruze: Şamda Bir Türk Gelin (2011)
İncir Kuşları (2012)
Şahika Feraye (2013)
Piruze ve Oğulları (2014)
Aşk Başka Evde (2015)
Bir Evlilik Komedisi (2016)
Yağmurun Gelini (2017)
Meyra: Bir Bosna Hikâyesi(2019)
KİTAPTAN ALINTILAR
“Hayallerin olmadığı bir dünya, çiçeksiz bir bahçe gibidir.”
"Şunu unutma ki,
erkekler kalın ciltli kitaplardan değil, çerez niyetine alıp
okuyabilecekleri kitaplardan hoşlanırlar. Benim gibi ansiklopedik kadınlar sığ
düşünceli erkeklere ağır gelir..."
“Bu genç yaşta neden bu kadar şiddetli bir
Kaderi üfledin içime?”
“Günü geldiği vakit sevgilim
Orada olacağım
Sen de oradaysan şayet
Senin için yaşamaya devam edeceğim”
"Türkler" dedi sesi titrerken, "bu
topraklardan gittiklerinden beri sahipsiziz. Şimdi sahip olduğumuz tek şey
Allahımız. Umarım yüce rabbim bizi korur.”
“Artık vatan toprağımın üzerinde açan değil, solan beyaz bir
zambaktım ben.”
“...ama sevdiğimiz insanları kaybetmenin acısını hiçbir şey
dindiremez...!”
“Erkekler galiba çocuklarının annesiyle evli oldukları
sürece babalık görevini üstleniyor. Bir gün gelip çocuklarının annesinden
ayrıldıklarında ise aslında çocuklarından ayrılıyorlar.”
“Sen tarih kitapları nasıl yazılır bilmiyorsun. Tarih
kitapları insanoğlunun aklının almadığı savaşlarla doludur.”
"İnsanın kalbindeki gerçek aşk, dörtnala giden bir at
gibiymiş. Ne dizginden anlarmış, ne de bir söz dinlermiş."
“Bir halkı yok etmek isteyen faşistler, o halkın müziğini ve
kültürünü de yok etmiş olmazlar mı sence?”
“Konuşmak tehlikeli...
Susmak günahtır...”
"Oku. Okumuş insandan zarar gelmez."
“Bu güçlülerin ve acımasızların dünyası”
“Unutma! Başkalarının yaptığı delilik kaderlerimizi
mühürlermiş.”
YORUMLARIMIZ
“DÜN SREBRENİTSA,
BUGÜN GAZZE”
Bosna Hersek in 1 Mart 1992 deki referandumunda bağımsız bir
devlet olmasının ardından Saraybosna’nın Sırp birlikler tarafından kuşatılması,
geride büyük acılar ve unutulmayacak kötü hatıralar bırakan kanlı bir savaşı
başlattı.
Sırp keskin nişancılar kuşatma boyunca yüzlerce çocuk ve
sivil öldürdü.
Birleşmiş Milletler Boşnaklar için Srebrenitsa yı “güvenli
bölge” ilan etti. Ancak Sırplar bu şehri de kuşatarak yaptığı “etnik temizlik”
ile neredeyse hiç Boşnak bırakmadı. Ya öldürüldüler ya da göçe zorlandılar.
Avrupa’nın ortasında uluslararası toplumun duyarsızlığında
3,5 yıl süren ve çok sayıda katliam, soykırım, insanlık suçlarının yaşandığı bir
savaş 1995 Dayton Barış Antlaşması ile sona erdi.
Birleşmiş Milletler Barış Gücü Hollandalı Komutan THOM
Karremans Mladic ile kadeh kaldırması
tepki toplasa da hiçbir zaman yargılanmadı. Hollanda devletinin koruyamadığı 8000
kadar Bosnalı Müslümanı Sırp milislere teslim etmiş olmasına rağmen ancak 300
kişinin yakınlarına tazminat ödemesi gerektiğine karar verildi.
Açılan mahkemelerde katliamcıların soykırım suçu
işlediklerine karar verilse desuçlar bireyselleştirilerek Sırbistan
Cumhuriyetinin sorumluluğu olmadığına hükmedilmiş, böylece öldürülen binlerce
Bosnalı Müslümanın tazminat almaları imkânsızlaştırılmıştır.
Sırp komutan Ratko Mladic Uluslararası Savaş Suçları
Mahkemesi tarafından müebbet hapse mahkûm edildi. Aynı mahkeme Sırp lider
Radovan Karadzic’e de 10 ayrı suçtan 40
yıl hapis cezası verdi. Eski Sırbistan Devlet Başkanı Slobodan Miloseviç de
yargılanması devam ederken tutuklu bulunduğu cezaevinde hayatını kaybetti.
Hem NATO hem de Avrupa Birliği çatışma bölgelerine müdahale
edememiş, gerekli koordinasyonu sağlayamamıştır. Bu durum özellikle Avrupa
Birliği ülkelerinin askeri yönden hala ABD ye bağımlı olduğu yönündeki
iddiaları güçlendirmiştir.
BUGÜN
“BM Güvenlik Konseyi üyeleri ateşkes çağrısı üzerine anlaşamadı”
!!!!
İsrail Gazze’ye başlattığı saldırılarda hayatını
kaybedenlerin sayısı 10 bini geçti.
1917 de İngiliz hükümeti tarafından yayınlanan ve Filistin’de
“Yahudi halkı için ulusal bir yuva” kurulmasını desteklediğini duyuran bir
bildiri yayınlandı. Filistin’e Yahudi göçü, Filistinli Arap milliyetçileri
tarafından ulusal harekâtın başlangıcı oldu. İkinci Dünya Savaşı sırasında bir süre
durum sakinleşse de kanlı çatışmalar bu güne dek devam etti.
Bugün, BM İnsan Hakları Konseyi “ Filistin halkının ciddi bir soykırım riski
altında olduğuna olan inancımızı sürdürüyoruz” ifadesini kullandı. Kadınlar,
çocuklar da dâhil olmak üzere sivillerin barındığı kamplara saldırmanın savaş
kurallarının açık bir ihlali olduğu uyarısında bulunmasına rağmen işgal ve
katliamlar devam etmektedir. İnsanlar Bosna da olduğu gibi sözde “ Güvenli Bölgeler”e
yönlendirilmekte, bu bölgelerde de bombaların hedefi olmaktan
kurtulamamaktadır.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği New
York Ofisi Direktörü Craig Mokhiber İsrail’in
Gazze’ye yönelik saldırılarının ardından, BM’nin etkisiz kaldığını ve başarısız
olduğunu söyleyerek istifa etmiştir. Mokhiber istifa mektubunda “Bir kez daha gözlerimiz önünde soykırım
yaşanıyor ve bizim BM olarak bunu durdurabilecek gücümüz yok. Yaşananlar tam
anlamıyla bir soykırımdır. ABD, İngiltere ve Avrupa’nın büyük bölümü bu dehşet
saldırılarda suç ortağıdır. Bu hükümetler yalnızca Cenevre Sözleşmesindeki
yükümlülüklerini yerine getirmeyi reddetmiyor, aynı zamanda İsrail’e silah
temin ediyor, istihbarat sağlıyor, siyasi ve diplomatik destek sağlıyor.”
İfadesini kullanmıştı.
Amerikalı yetkilinin açıklamaları maalesef Bosna’nın da
Filistin’in de siyasi özeti niteliğinde sanırım.
Bosna da yapılan sistematik bilinçli soykırım bugün bütün
çıplaklığıyla Filistin’de gözler önünde yaşanıyor ve ne yazık ki birçok ülke
tarafından da destekleniyor. Savaş karşıtı söylemler uluslararası arenada
yeterli güce ulaşamıyorsa da her gün birçok ülkede eylemler devam ediyor.
“Çocukların öldürüldüğü bir dünyada kimse masum değildir”
DEMET KAPLAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder