KÜL MEVSİMİ/ OLİVE KİTTERİDGE/ ELİZABETH STROUT/
ARALIK 2021/ HAVALI OKURLAR
KİTAP HAKKINDA
Elizabeth Strout'un Pulitzer ödüllü çok satan kitabı Kül
Mevsimi, bütün kusurlarına rağmen olağanüstü bir insancıllığa sahip kahramanı
Olive Kitteridge'in eşliğinde okurlarını sıradan insanların gündelik detayların
büyüsüyle örülü yaşamlarında bir gezintiye çıkarıyor.
Bazen inatçı, bazen sabırlı, bazen anlayışlı bazense hazin
bir inkâr içindeki Olive Kitteridge bilerek ya da bilmeyerek birçok hayata
dokunur: Olive'in aşırı hassaslığından bıkmış bir oğul; evliliğine olan
sadakati hem bir lütuf hem de bir lanet olan bir koca; geçmişte yaşadığı bir
aşk macerası peşini bırakmayan bir piyanist; yaşama isteğini kaybetmiş eski bir
öğrenci…
Strout'un geçmişin yakıcı acılarının bıraktığı küllerle
hesaplaşan, hayatlarının olgunluk dönemindeki karakterleri canlılıkları ve
tanıdıklıklarıyla bize ancak Salinger gibi büyük yazarlarda rastlayacağımız
türden inceliklerle dolu bir dünyayı hatırlatıyor.
Sayfa Sayısı: 344
Baskı Yılı: 2010
Orijinal adı: Olive Kitteridge
ELİZABETH STROUT KİMDİR?
Elizabeth Strout (6 Ocak 1956 doğumlu) ABD'li bir romancı ve
yazardır. Dünyadaki çalışmaları ile tanınmaktadır. Edebi kurgu ve onun
tanımlayıcı karakterizasyonu. Doğdu ve büyüdü Portland, Maine, gençliğindeki
deneyimleri romanlarına ilham kaynağı oldu - kurgusal "Shirley Falls,
Maine" yedi romanından dördünün geçtiği yer.
Strout'un ilk romanı, Amy ve Isabelle (1998) yaygın
eleştirilerle karşılaştı, ulusal en çok satanlar listesine girdi ve başrolde
oynadığı bir filme uyarlandı Elisabeth Shue. İkinci romanı, Bana uy (2006),
eleştirmenlerce övgü aldı, ancak sonuçta onun ölçüsünde tanınamadı. ilk roman.
İki yıl sonra Strout yazdı ve yayınladı Olive Kitteridge (2008), Mayıs 2017
itibarıyla bir milyondan fazla kopya satarak yaklaşık 25 milyon dolar hasılat
elde eden kritik ve ticari başarıya ulaştı. Roman 2009'u kazandı Pulitzer Kurgu
Ödülü. Kitap Çok Emmy Ödüllü bir mini diziye uyarlandı ve bir New York Times En
çok satan kitap.
Beş yıl sonra yayınladı Burgess Boys (2013), ulusal en çok
satanlar listesine girdi. Benim Adım Lucy Barton (2016) uluslararası beğeni
topladı ve New York Times en çok satanlar listesinde yer aldı. Lucy Barton daha
sonra Strout'un 2017 romanında ana karakter oldu. Herşey mümkün. Bir devamı Olive
Kitteridge, başlıkla yine 2019 yılında yayınlandı.
Strout doğdu Portland, Maine, Maine'deki küçük kasabalarda
büyüdü ve Durham, New Hampshire. Babası bir bilim profesörüydü ve annesi bir
İngilizce profesörüydü ve aynı zamanda yakındaki bir lisede yazı öğretiyordu.
'Dan mezun olduktan sonra Bates Koleji içinde Lewiston,
Mainebir yıl geçirdi Oxford, İngiltere, ardından bir yıl daha hukuk
fakültesinde eğitim aldı. 1982'de onur derecesiyle mezun oldu ve Hukuk
Fakültesi'nden mezun oldu. Syracuse Üniversitesi Hukuk Fakültesi. O yıl ilk
hikayesi yayınlandı Yeni Mektuplar dergi.
Strout taşındı New York City, burada bekledi ve çok az
başarıya erken romanlar ve hikayeler geliştirmeye başladı. Edebiyat
dergilerinde ve aynı zamanda Kırmızı Kitap ve On yedi. Hukuk Fakültesi'ne
kaydoldu Syracuse Üniversitesi Hukuk Fakültesive hukuk uygulamasını
tamamlamadan ve yazılarına odaklanmadan önce altı ay boyunca hukuk uyguladı. Bir
röportajda Terry Gross Ocak 2015'te deneyimden bahsetti, "Hukuk fakültesi
daha çok bir operasyondu sanırım." 2016 röportajında belirtti Sabah
Haberleri,
Yazar olmayı o kadar çok istiyordum ki, bunda başarısız olma
fikri benim için neredeyse dayanılmazdı. Yaşlandıkça insanlara yazar olmak
istediğimi gerçekten söylemedim - bilirsiniz, çünkü size çok acıklı bakışlarla
bakıyorlar. Ben buna dayanamadım.
İle ön plana çıkın Amy ve Isabelle
Kitabını tamamlamak için altı veya yedi yıl çalıştı. Amy ve
Isabelle, yayınlandığında kısa listeye alındı 2000 Turuncu Ödül ve aday
gösterildi 2000 PEN / Faulkner Ödülü kurgu için.[11] Amy ve Isabelle başrol
oynadığı bir televizyon filmi olarak uyarlandı Elisabeth Shue ve üreten Oprah
Winfreystüdyosu, Harpo Filmleri.
Strout bir Beşeri Bilimler için Ulusal Bağış öğretim
görevlisi Colgate Üniversitesi 2007 güz döneminde, hem giriş hem de ileri
seviyelerde yaratıcı yazmayı öğretti. Aynı zamanda Güzel Sanatlar Yüksek Lisans
(MFA) programında bulundu. Queens University of Charlotte içinde Charlotte,
Kuzey Carolina.
Olive Kitteridge ve Pulitzer Ödülü
Strout ile röportaj yapılacak Roma, İtalya
Bana uy tarafından 2006 yılında yayınlandı Rasgele ev daha
fazla eleştirel beğeni için. Ron Charles Washington post kitabını şöyle
özetledi: "En çok satan çıkışında olduğu gibi, Amy ve IsabelleStrout
ikinci romanını, bu hikaye 1950'lerin Soğuk Savaş geriliminin arka planında
ilerledikçe, doğal güzelliğine tekrar tekrar döndüğü küçük bir New England
kasabasında kurar. " The New Yorker romanı olumlu bir eleştiriyle
karşıladı: "Üstün bir beceriyle, Strout bizi neyin iyi bir hikaye ve neyin
iyi bir yaşam oluşturduğunu incelemeye davet ediyor." GoodReads romanı 5
üzerinden 3.75 olarak değerlendirdi.
Üçüncü kitabı, Olive Kitteridge, iki yıl sonra 2008'de
yayınlandı. Kitap, Maine kıyısındaki bir kadın, yakın ailesi ve arkadaşları
hakkında birbirine bağlı kısa öykülerden oluşan bir koleksiyon içeriyordu.
Emily Nussbaum The New Yorker kısa öykülere "sessiz, zarif" diyordu.
2009 yılında, romanın yılın birincisi olduğu açıklandı. Pulitzer Kurgu Ödülü.
Kitap, New York Times'ın en çok satanlar listesine girecek ve Premio Bancarella
ÖdülüOrta Çağ'dan kalma Piazza della Repubblica'da düzenlenen bir etkinlikte
Pontremoli, İtalya. Aynı zamanda finalist oldu Ulusal Kitap Eleştirmenleri
Birliği Ödülü aynı yıl.[kaynak belirtilmeli] Kitap yaygın bir ticari başarı
elde etti ve Louisa Thomas, New York Times, dedim:
Olive Kitteridge'i okumanın keyfi, karmaşık, her zaman
takdire şayan olmayan karakterlerle yoğun bir özdeşleşmeden gelir. Ve bir
karakterin bakış açısına kaymanın, basit bir duygudan daha güçlü ve ilginç bir
duygunun açığa çıkmasını içerdiği anlar vardır - karmaşık, bazen karanlık, bazen
başkalarına yaşamı sürdüren bir bağımlılık. Burada iğrenç veya ucuz hiçbir şey
yok. Onlara katlanamasak bile insanları anlamaya çalışmamız gerektiğine dair
dürüst bir kabul var.
KİTAPTAN ALINTILAR
“(...) sevgisiz kalmak. bundan kim korkmazdı ki?”
“bazen her şeye bir son vermek istiyorum...”
“Ama ne yapabilirsin ? Sadece devam et. İnsanlar devam etti;
binlerce yıldır yapıyorlardı. Sunulan nezaketi aldınız, olabildiğince uzağa
sızmasına izin verdiniz ve kalan karanlık çatlakları, zamanla neredeyse
katlanılabilir bir şeye dönüşebileceklerini bilerek yanınızda taşıdınız.”
“Dikkatinin birilerini sürekli olarak memnun etme ihtiyacı
etrafında dolaşıp durduğu duygusunu...”
"Sadece beklemeliydin. Zamanla o duygu geçerdi, çünkü
yerine başkaları gelirdi. Ya da bazen geçmezdi, ama ufacık bir şeyin içine
sıkışır, kafanın bir yerinde o gümüş şeritler gibi asılı kalırdı."
“Bir şeyleri artık çok geç olduktan sonra anlamak berbat bir
şeydi.”
“Ah, çılgın, gülünç, anlaşılmaz dünya!”
“Sigmund Freud bile, "Sevmeliyiz, aksi halde
hastalanırız, " demişti”
“Kim kendini böyle, başkalarının mutluluğuyla çöken bir adam
gibi görmeye dayanabilir?”
“Bir hediye diye düşündü , birini bunca yıl boyunca
tanıyabilmek bir hediye ...”
“Eğer neden yaptığımızı öğrenirsek aynı hataları bir daha
yapmayız ...”
“Yalnızlığın insanı öldürebileceğini biliyor... İnsanı
farklı yollarla gerçekten öldürebilir yalnızlık.”
“Başkalarının ne hissettiği önemli değildi, insan bir şey
hissediyorsa buna engel olamazdı.”
“Dünya her zaman üzücüydü. Ve her an yeni bir çağın
şafağıydı.”
YORUMLARIMIZ
Elizabeth Strout’un Pulitzer Ödüllü romanı Türkçe basımı Kül
Mevsimi adıyla, aslında orijinal adı Olive Kitteridge’ı aralık ayında kitap
kulübü olarak okuduk. Kitabın moderatörlüğünü ben yaptığım için iki kez okudum.
Ne zaman bir romanı iki kez okusam aynı düşünceye ulaşıyorum. Gerçekten bir
kitap anca iki kez okunduğunda özümseniyor. İlk okumamda kaçırdığım birçok
ayrıntıyı ikinci okumada fark ediyorum çoğu kez. Bunu her zaman yapabilmem
mümkün değil tabi. Ama kitap kulübümüz sayesinde, arkadaşlarımın gördüğü başka
ayrıntılarla, bakış açılarıyla bu açığı kapattığımı düşünüyorum.
Roman boyunca adı
geçen Olive Kitteridge’in, ailesi ve yaşadığı çevredeki insanlarla bağlantılı
olay ve kişilerle ilgili hikayelerin içine giriyoruz. Bir çok insanın isminin
ve onların yaşadıklarının hatırda kalması biraz zorluyor insanı ama o
insanların adlarının ne olduğuna takılmadan okumak lazım bence. Çünkü aslında
onlar hepimizin yakın çevresinde yaşayan gayet normal, sıradan insanlar. Her
birinin geçmişi, ilişkileri, korkuları, hastalıkları hemen hemen herkesin
yaşayabileceği kadar yakın.
Olive, otoriter ve
çocuklara garip gelecek kadar soğuk bir matematik öğretmeni. Eczacı kocası ise
onun tam tersi bir karaktere sahip. İncelikli, naif, duygularını saklamayan
hatta romantik bir adam. Cristopher’a olan yaklaşımlarında anne daha baskın ve
otoriter, baba ise çoğunlukla pasif ve nötr. Olive’in babasının intiharından
sonra çocuğununun hayatının yönetimine almış olması, çocuğa nefes aldırmamasından
kaynaklı olarak Cristohpher ile yetişkin olduğunda sorunlu bir ilişkileri
oluyor. Yaptığı ilk evliliğinde tıpkı annesine benzer otoriter ve dediğim dedik
bir kadınla mutlu olamayıp boşanıyor. İkinci evliliğini de bir terapi grubunda
tanıştığı annesine ve eski karısına hiç benzemeyen, toplum normlarının dışında,
sıradışı bir kadınla mutlu bir evlilik yapıyor. Olive’in kocasıyla ve oğluyla
olan ilişkileri, bir anne ve bir kadın olarak beni inanılmaz sorgulattı.
Aslında bütün bir kitap boyunca kendimi
evlilik, aile olmak, anne-baba olmakla birey olmak, özgür olmak, aşık
olmak, sevmek, sadakat ve en en önemlisi yaşlılık ve ölüm kavramlarını
sorgularken en doğrusu bunlarla ilgili duygulanırken yakaladım. Her ikisinin 40 lı yaşlarında aslında başka
kadın ve erkeklere aşık olmaları, o evlilikten çıkış aramaları ama bir yandan
da etle kemik olmak dedikleri şeyi hissettikleri için birbirlerinden
ayrılamamaları inanılmaz güzel anlatılmış romanda. “Olive’i terk etmek bacağını
testereyle kesmek kadar imkansız bir şeydi” de olduğu gibi. Nitekim
yaşlandıklarında, Henry felç geçirip yatalak olduğunda Olive’in yaşadıkları,
onun aslında nasıl bir can yoldaşı olduğunun ayrımına varması, tüm o keşkeler
ve amalar çok yoğun duygular yaşatıyor insana.
Altını çizdiğim bir çok cümle var kitapta. Romanın bölüm
bölüm ayrıldığı yerlerde yaşadıkları küçük kasabadaki insanların hikayeleri
var. Bazen bir bölümde okuduğumuz bir karakter başka bir bölümde karşımıza
çıkabiliyor. O yüzden eğer dikkatten kaçmışsa bağlantı kurmakta zorlanıyor
insan. Kasabanın herkes tarafından yıllardır gidilen pubında çalan piyanist
kadının annesi ve sevgilileriyle olan ilişkisi, Olive’in okuldan öğrencisi olan
Kevin’in yıllar sonra yani annesinin intiharından sonra pskiyatr olarak
kasabaya dönmesi, anoreksik bir genç kızın dramatik ölümü, kocasını kanserden
kaybettikten sonra kuzeniyle kocasının ilişkisini öğrenen kadının hissettikleri
ilk anda aklıma gelerler.
Psikolojik romanları oldum olası severim. Olive Kitteridge’i
kişi olarak çok uzak bulmadım kendime. Zaman zaman itici geldiği yerler oldu
tabi. Yine de kendimden, annemden, teyzemden, arkadaşımdan parçalar gördüm
onda. Bütün bu yaşadıklarının sıradan insanların yaşadığı çok da normal şeyler
olduğunu ve bu sıradanlıktan da Pulitzer ödülüne layık bir roman yazmayı
becerdiği için yazarı da kıskandım açıkçası.
Keyifli okumalar/ FATMA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder