15 Şubat 2022 Salı

 KÜL MEVSİMİ/ OLİVE KİTTERİDGE/ ELİZABETH STROUT/ 

ARALIK 2021/ HAVALI OKURLAR


  

KİTAP HAKKINDA

Elizabeth Strout'un Pulitzer ödüllü çok satan kitabı Kül Mevsimi, bütün kusurlarına rağmen olağanüstü bir insancıllığa sahip kahramanı Olive Kitteridge'in eşliğinde okurlarını sıradan insanların gündelik detayların büyüsüyle örülü yaşamlarında bir gezintiye çıkarıyor.

Bazen inatçı, bazen sabırlı, bazen anlayışlı bazense hazin bir inkâr içindeki Olive Kitteridge bilerek ya da bilmeyerek birçok hayata dokunur: Olive'in aşırı hassaslığından bıkmış bir oğul; evliliğine olan sadakati hem bir lütuf hem de bir lanet olan bir koca; geçmişte yaşadığı bir aşk macerası peşini bırakmayan bir piyanist; yaşama isteğini kaybetmiş eski bir öğrenci…

Strout'un geçmişin yakıcı acılarının bıraktığı küllerle hesaplaşan, hayatlarının olgunluk dönemindeki karakterleri canlılıkları ve tanıdıklıklarıyla bize ancak Salinger gibi büyük yazarlarda rastlayacağımız türden inceliklerle dolu bir dünyayı hatırlatıyor.

Sayfa Sayısı: 344

Baskı Yılı: 2010

Orijinal adı: Olive Kitteridge


ELİZABETH STROUT KİMDİR?

Elizabeth Strout (6 Ocak 1956 doğumlu) ABD'li bir romancı ve yazardır. Dünyadaki çalışmaları ile tanınmaktadır. Edebi kurgu ve onun tanımlayıcı karakterizasyonu. Doğdu ve büyüdü Portland, Maine, gençliğindeki deneyimleri romanlarına ilham kaynağı oldu - kurgusal "Shirley Falls, Maine" yedi romanından dördünün geçtiği yer.

 

Strout'un ilk romanı, Amy ve Isabelle (1998) yaygın eleştirilerle karşılaştı, ulusal en çok satanlar listesine girdi ve başrolde oynadığı bir filme uyarlandı Elisabeth Shue. İkinci romanı, Bana uy (2006), eleştirmenlerce övgü aldı, ancak sonuçta onun ölçüsünde tanınamadı. ilk roman. İki yıl sonra Strout yazdı ve yayınladı Olive Kitteridge (2008), Mayıs 2017 itibarıyla bir milyondan fazla kopya satarak yaklaşık 25 milyon dolar hasılat elde eden kritik ve ticari başarıya ulaştı. Roman 2009'u kazandı Pulitzer Kurgu Ödülü. Kitap Çok Emmy Ödüllü bir mini diziye uyarlandı ve bir New York Times En çok satan kitap.

 

Beş yıl sonra yayınladı Burgess Boys (2013), ulusal en çok satanlar listesine girdi. Benim Adım Lucy Barton (2016) uluslararası beğeni topladı ve New York Times en çok satanlar listesinde yer aldı. Lucy Barton daha sonra Strout'un 2017 romanında ana karakter oldu. Herşey mümkün. Bir devamı Olive Kitteridge, başlıkla yine 2019 yılında yayınlandı.

Strout doğdu Portland, Maine, Maine'deki küçük kasabalarda büyüdü ve Durham, New Hampshire. Babası bir bilim profesörüydü ve annesi bir İngilizce profesörüydü ve aynı zamanda yakındaki bir lisede yazı öğretiyordu.

 

'Dan mezun olduktan sonra Bates Koleji içinde Lewiston, Mainebir yıl geçirdi Oxford, İngiltere, ardından bir yıl daha hukuk fakültesinde eğitim aldı. 1982'de onur derecesiyle mezun oldu ve Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. Syracuse Üniversitesi Hukuk Fakültesi. O yıl ilk hikayesi yayınlandı Yeni Mektuplar dergi.

Strout taşındı New York City, burada bekledi ve çok az başarıya erken romanlar ve hikayeler geliştirmeye başladı. Edebiyat dergilerinde ve aynı zamanda Kırmızı Kitap ve On yedi. Hukuk Fakültesi'ne kaydoldu Syracuse Üniversitesi Hukuk Fakültesive hukuk uygulamasını tamamlamadan ve yazılarına odaklanmadan önce altı ay boyunca hukuk uyguladı. Bir röportajda Terry Gross Ocak 2015'te deneyimden bahsetti, "Hukuk fakültesi daha çok bir operasyondu sanırım." 2016 röportajında ​​belirtti Sabah Haberleri,

 

Yazar olmayı o kadar çok istiyordum ki, bunda başarısız olma fikri benim için neredeyse dayanılmazdı. Yaşlandıkça insanlara yazar olmak istediğimi gerçekten söylemedim - bilirsiniz, çünkü size çok acıklı bakışlarla bakıyorlar. Ben buna dayanamadım.

 

İle ön plana çıkın Amy ve Isabelle

Kitabını tamamlamak için altı veya yedi yıl çalıştı. Amy ve Isabelle, yayınlandığında kısa listeye alındı 2000 Turuncu Ödül ve aday gösterildi 2000 PEN / Faulkner Ödülü kurgu için.[11] Amy ve Isabelle başrol oynadığı bir televizyon filmi olarak uyarlandı Elisabeth Shue ve üreten Oprah Winfreystüdyosu, Harpo Filmleri.

 

Strout bir Beşeri Bilimler için Ulusal Bağış öğretim görevlisi Colgate Üniversitesi 2007 güz döneminde, hem giriş hem de ileri seviyelerde yaratıcı yazmayı öğretti. Aynı zamanda Güzel Sanatlar Yüksek Lisans (MFA) programında bulundu. Queens University of Charlotte içinde Charlotte, Kuzey Carolina.

Olive Kitteridge ve Pulitzer Ödülü

 

Strout ile röportaj yapılacak Roma, İtalya

Bana uy tarafından 2006 yılında yayınlandı Rasgele ev daha fazla eleştirel beğeni için. Ron Charles Washington post kitabını şöyle özetledi: "En çok satan çıkışında olduğu gibi, Amy ve IsabelleStrout ikinci romanını, bu hikaye 1950'lerin Soğuk Savaş geriliminin arka planında ilerledikçe, doğal güzelliğine tekrar tekrar döndüğü küçük bir New England kasabasında kurar. " The New Yorker romanı olumlu bir eleştiriyle karşıladı: "Üstün bir beceriyle, Strout bizi neyin iyi bir hikaye ve neyin iyi bir yaşam oluşturduğunu incelemeye davet ediyor." GoodReads romanı 5 üzerinden 3.75 olarak değerlendirdi.

 

Üçüncü kitabı, Olive Kitteridge, iki yıl sonra 2008'de yayınlandı. Kitap, Maine kıyısındaki bir kadın, yakın ailesi ve arkadaşları hakkında birbirine bağlı kısa öykülerden oluşan bir koleksiyon içeriyordu. Emily Nussbaum The New Yorker kısa öykülere "sessiz, zarif" diyordu. 2009 yılında, romanın yılın birincisi olduğu açıklandı. Pulitzer Kurgu Ödülü. Kitap, New York Times'ın en çok satanlar listesine girecek ve Premio Bancarella ÖdülüOrta Çağ'dan kalma Piazza della Repubblica'da düzenlenen bir etkinlikte Pontremoli, İtalya. Aynı zamanda finalist oldu Ulusal Kitap Eleştirmenleri Birliği Ödülü aynı yıl.[kaynak belirtilmeli] Kitap yaygın bir ticari başarı elde etti ve Louisa Thomas, New York Times, dedim:

 

Olive Kitteridge'i okumanın keyfi, karmaşık, her zaman takdire şayan olmayan karakterlerle yoğun bir özdeşleşmeden gelir. Ve bir karakterin bakış açısına kaymanın, basit bir duygudan daha güçlü ve ilginç bir duygunun açığa çıkmasını içerdiği anlar vardır - karmaşık, bazen karanlık, bazen başkalarına yaşamı sürdüren bir bağımlılık. Burada iğrenç veya ucuz hiçbir şey yok. Onlara katlanamasak bile insanları anlamaya çalışmamız gerektiğine dair dürüst bir kabul var.


KİTAPTAN ALINTILAR

“(...) sevgisiz kalmak. bundan kim korkmazdı ki?”

“bazen her şeye bir son vermek istiyorum...”

“Ama ne yapabilirsin ? Sadece devam et. İnsanlar devam etti; binlerce yıldır yapıyorlardı. Sunulan nezaketi aldınız, olabildiğince uzağa sızmasına izin verdiniz ve kalan karanlık çatlakları, zamanla neredeyse katlanılabilir bir şeye dönüşebileceklerini bilerek yanınızda taşıdınız.”

“Dikkatinin birilerini sürekli olarak memnun etme ihtiyacı etrafında dolaşıp durduğu duygusunu...”

"Sadece beklemeliydin. Zamanla o duygu geçerdi, çünkü yerine başkaları gelirdi. Ya da bazen geçmezdi, ama ufacık bir şeyin içine sıkışır, kafanın bir yerinde o gümüş şeritler gibi asılı kalırdı."

“Bir şeyleri artık çok geç olduktan sonra anlamak berbat bir şeydi.”

“Ah, çılgın, gülünç, anlaşılmaz dünya!”

“Sigmund Freud bile, "Sevmeliyiz, aksi halde hastalanırız, " demişti”

“Kim kendini böyle, başkalarının mutluluğuyla çöken bir adam gibi görmeye dayanabilir?”

“Bir hediye diye düşündü , birini bunca yıl boyunca tanıyabilmek bir hediye ...”

“Eğer neden yaptığımızı öğrenirsek aynı hataları bir daha yapmayız ...”

“Yalnızlığın insanı öldürebileceğini biliyor... İnsanı farklı yollarla gerçekten öldürebilir yalnızlık.”

“Başkalarının ne hissettiği önemli değildi, insan bir şey hissediyorsa buna engel olamazdı.”

“Dünya her zaman üzücüydü. Ve her an yeni bir çağın şafağıydı.”


YORUMLARIMIZ

Elizabeth Strout’un Pulitzer Ödüllü romanı Türkçe basımı Kül Mevsimi adıyla, aslında orijinal adı Olive Kitteridge’ı aralık ayında kitap kulübü olarak okuduk. Kitabın moderatörlüğünü ben yaptığım için iki kez okudum. Ne zaman bir romanı iki kez okusam aynı düşünceye ulaşıyorum. Gerçekten bir kitap anca iki kez okunduğunda özümseniyor. İlk okumamda kaçırdığım birçok ayrıntıyı ikinci okumada fark ediyorum çoğu kez. Bunu her zaman yapabilmem mümkün değil tabi. Ama kitap kulübümüz sayesinde, arkadaşlarımın gördüğü başka ayrıntılarla, bakış açılarıyla bu açığı kapattığımı düşünüyorum.

 Roman boyunca adı geçen Olive Kitteridge’in, ailesi ve yaşadığı çevredeki insanlarla bağlantılı olay ve kişilerle ilgili hikayelerin içine giriyoruz. Bir çok insanın isminin ve onların yaşadıklarının hatırda kalması biraz zorluyor insanı ama o insanların adlarının ne olduğuna takılmadan okumak lazım bence. Çünkü aslında onlar hepimizin yakın çevresinde yaşayan gayet normal, sıradan insanlar. Her birinin geçmişi, ilişkileri, korkuları, hastalıkları hemen hemen herkesin yaşayabileceği kadar yakın.

 Olive, otoriter ve çocuklara garip gelecek kadar soğuk bir matematik öğretmeni. Eczacı kocası ise onun tam tersi bir karaktere sahip. İncelikli, naif, duygularını saklamayan hatta romantik bir adam. Cristopher’a olan yaklaşımlarında anne daha baskın ve otoriter, baba ise çoğunlukla pasif ve nötr. Olive’in babasının intiharından sonra çocuğununun hayatının yönetimine almış olması, çocuğa nefes aldırmamasından kaynaklı olarak Cristohpher ile yetişkin olduğunda sorunlu bir ilişkileri oluyor. Yaptığı ilk evliliğinde tıpkı annesine benzer otoriter ve dediğim dedik bir kadınla mutlu olamayıp boşanıyor. İkinci evliliğini de bir terapi grubunda tanıştığı annesine ve eski karısına hiç benzemeyen, toplum normlarının dışında, sıradışı bir kadınla mutlu bir evlilik yapıyor. Olive’in kocasıyla ve oğluyla olan ilişkileri, bir anne ve bir kadın olarak beni inanılmaz sorgulattı. Aslında bütün bir kitap boyunca kendimi  evlilik, aile olmak, anne-baba olmakla birey olmak, özgür olmak, aşık olmak, sevmek, sadakat ve en en önemlisi yaşlılık ve ölüm kavramlarını sorgularken en doğrusu bunlarla ilgili duygulanırken yakaladım.  Her ikisinin 40 lı yaşlarında aslında başka kadın ve erkeklere aşık olmaları, o evlilikten çıkış aramaları ama bir yandan da etle kemik olmak dedikleri şeyi hissettikleri için birbirlerinden ayrılamamaları inanılmaz güzel anlatılmış romanda. “Olive’i terk etmek bacağını testereyle kesmek kadar imkansız bir şeydi” de olduğu gibi. Nitekim yaşlandıklarında, Henry felç geçirip yatalak olduğunda Olive’in yaşadıkları, onun aslında nasıl bir can yoldaşı olduğunun ayrımına varması, tüm o keşkeler ve amalar çok yoğun duygular yaşatıyor insana.

Altını çizdiğim bir çok cümle var kitapta. Romanın bölüm bölüm ayrıldığı yerlerde yaşadıkları küçük kasabadaki insanların hikayeleri var. Bazen bir bölümde okuduğumuz bir karakter başka bir bölümde karşımıza çıkabiliyor. O yüzden eğer dikkatten kaçmışsa bağlantı kurmakta zorlanıyor insan. Kasabanın herkes tarafından yıllardır gidilen pubında çalan piyanist kadının annesi ve sevgilileriyle olan ilişkisi, Olive’in okuldan öğrencisi olan Kevin’in yıllar sonra yani annesinin intiharından sonra pskiyatr olarak kasabaya dönmesi, anoreksik bir genç kızın dramatik ölümü, kocasını kanserden kaybettikten sonra kuzeniyle kocasının ilişkisini öğrenen kadının hissettikleri ilk anda aklıma gelerler.

Psikolojik romanları oldum olası severim. Olive Kitteridge’i kişi olarak çok uzak bulmadım kendime. Zaman zaman itici geldiği yerler oldu tabi. Yine de kendimden, annemden, teyzemden, arkadaşımdan parçalar gördüm onda. Bütün bu yaşadıklarının sıradan insanların yaşadığı çok da normal şeyler olduğunu ve bu sıradanlıktan da Pulitzer ödülüne layık bir roman yazmayı becerdiği için yazarı da kıskandım açıkçası.

Keyifli okumalar/ FATMA





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder