28 Nisan 2021 Çarşamba

 2021 MART AYI KİTABIMIZ (GÜNDEN KALANLAR/ KAZUO İSHİGURO)


KİTAP HAKKINDA

Bir roman düşünün ki asıl anlattığı, tek bir satırında dahi geçmeyen duygular, umutlar, hayal kırıklıkları, özlemler olsun. Kazuo Ishiguro'nun benzersiz tarzını en iyi ortaya koyduğu eserlerinden biri olan Günden Kalanlar böyle bir roman...

İngiliz malikânelerinin ihtişamını yitirdiği dönemin son büyük baş uşaklarından biridir Stevens. Amerikalı yeni işvereninin arzuladığı düzeni kurmak için birlikte çalıştığı eski kâhyayı ziyaret etmeye karar verir ve İngiliz taşrasında bir yolculuğa çıkar. Yol boyunca karşılaştığı manzaraların ve insanların yarattığı izlenimler anılarıyla ve mesleğinin gereklerine dair düşünceleriyle birleşerek, özenle bastırdığı duygularını ortaya sererken, hayatını idealleri uğruna harcayan Stevens basmakalıp fikirleri ve saplantılarıyla okurun kalbini fetheden eşsiz bir kahramana dönüşür.

 Dokunaklı bir dramın özündeki komiği okura yaşatmayı başaran Günden Kalanlar, edebiyat tarihinin köşe taşlarından biri.

KAZUO İSHİGURO KİMDİR?

Kazuo Ishiguro 1954 yılında Japonya Nagasaki’de doğmuştur. Babası Ulusal Oşinografi Enstitüsü’nde çalışmaya başladı ve Kazuo Ishiguro 6 yaşındayken İngiltere’ye göçtüler.

 

Takvimler 1978 yılını gösterirken University of Kent’ten mezun oldu arkasından yüksek lisansını University of East Anglia’da tamamladı.

 

İngiliz vatandaşlığına geçtiği yıl ilk romanı Uzak Tepeler’i yayınladı. Yayınladığı ilk romanı Uzak Tepeler Winifred Holtby Memorial Ödülüne layık görüldü.

 

1983 senesinde Granta dergisi tarafından en genç ve en iyi İngiliz yazarlar listesinde yer aldı. Kitaplarında genel olarak melankolik hikayelere yer veren Kazuo Ishiguro tüm dünya tarafından üne kavuşmasını sağlayan Günden Kalanlar eserini ise 1989 yılında yayımladı.

 

İngiltere’nin prestijli edebiyat ödülü olan Man Booker’da ödüle layık görüldü. Aynı zamanda Günden Kalanlar isimli eseri sinemaya uyarlandı.

 

2005 yılında yayınladığı Beni Asla Bırakma romanı ise Time’ın İngilizce yazılmış en iyi 100 roman listesinde yer aldı. Daha sonra Beni Asla Bırakma romanı da sinemaya uyarlandı. 2017 yılında ise tüm dünyanın en büyük ödülü olan İsveç Kraliyet Akademisi tarafından Nobel Edebiyat ödülüne layık görüldü.

 

Türkçeye çevrilmiş 10 kadar romanı bulunan Kazuo Ishiguro Günden Kalanlar romanı çok satanlar listesinde yerini korumayı başarıyor.

KİTAPTAN ALINTILAR

"Yıllar yılı kovalıyor, hiç bir şey düzelmiyor...

Tek yaptığımız konuşmak tartışmak, işi sürüncemede bırakmak..."

“Neden, neden hep olduğunuzdan başka türlü görünmek zorundasınız?"

“Yaşamımız pek de dilediğimiz gibi çıkmadıysa durmadan geriye bakıp kendimizi suçlayarak ne kazanabiliriz ki ?”

''...Düş kırıklığına hazırlıksız yakalanacak kadar aptal değilim.''

“Siyasetin insanları kısacık birkaç yıl içinde bile tanınmaz hale getirebildiğine çok yakından tanık oldum.”

“Kuşkusuz pek çoğumuz gibi ben de alışılmış uygulamaları değiştirmeye gönülsüzdüm.”

" Yaşamımın geri kalanı bir boşluk olarak uzanıyor önümde ."

"Düşünüyorum da, belki her şey daha iyi olurdu, Yüce Tanrı bizi -ne bileyim- bitkimsi bir şey olarak yaratsaydı. Yani toprağa sıkı sıkı gömülmüş olarak. O zaman savaşlarla, sınırlarla ilgili bu saçmalıkların hiçbir önemi olmazdı."

“Bir anlaşmazlık bir kere çözümlendi mi, düşmandan böylesine nefret etmeye devam etmek yakışıksızdır. Bir adamı dize getirdinizse, iş orada bitmelidir. Onu bir de tekmelemeye kalkışmazsınız.”

“Şakacı bir söz söyleyip de o sözün son derece yakışıksız kaçtığını ancak ağızdan çıktıktan sonra fark etmenin ne büyük bir felaket olacağını düşünmeye bile gerek yok.”

" Yaşamımın bundan sonraki bölümünü yararlı bir biçimde değerlendirebilmek için ne yapmam gerektiğini hiç bilmiyorum olsam da ..."

“Önemli olan, o güzelliğin dinginliğidir; aşırıya kaçmaması, ölçülü oluşudur. Toprak, güzelliğinden, büyüklüğünden haberdardır sanki, bunu avaz avaz haykırmaya gerek duymaz.”

“Akşam, pek çok insan için günün en güzel zamanı. Öyleyse, bu kadar çok dönüp ardıma bakmamam, daha olumlu bir görüş açısı benimsemem ve günümden arda kalanları en iyi biçimde değerlendirmeye çalışmam gerektiği öğüdünde de gerçek payı vardır belki. Yaşamımız pek de dilediğimiz gibi çıkmadıysa durmadan geriye bakıp kendimizi suçlayarak ne kazanabiliriz ki?”

“... daha bu yaşta kusursuzluğa eriştiğiniz inancındaysanız, ileride hiç kuşkusuz ulaşabileceğiniz mertebelere asla ulaşamayacaksınız.”

“Herhangi bir dış etken sizi oldukça tesadüfi bir şekilde uyarmadıkça, aklınız başınıza gelmez.”

“İngiltere’de bir hizmetkarın eski işverenleri hakkında konuşması adetten değildir...

Bu, evlilik geleneklerine benzer biraz. Boşanmış bir hanımın, ikinci kocasının yanındayken ilk evliliğini hiç anmaması istenir genelde.”

"Gözünün önünde olup biten her şeye seyirci kalıyorsun. Neler olduğunu anlamak için dönüp geriye bakmak bile gelmiyor aklına.”





AŞK
Başka işi olmayanlar yardıma muhtaçtır belki de en çok. Ağır iştir aşk. Kendinden başka birini daha taşımak beyninde. Bedeninde hissetmek için durmadan çabalamak. Boşa koysan dolmamak, doluya koysan almamak, ince sızının yerleşmesi kalbine. En mutlu anlarında bile tarifsiz bir korku hissetmek neden korktuğunu dahi bilmeden. Midende kızışan tavalarca yağ, patlayan ve vücudunun farklı yerlerine sıçrayıp ince ince dağlayan. Aşk, kelebeğin tek günlük ömrünün telaşında ve yüzlerce yıl yaşayacak bir kaplumbağanın yavaşlığında. Aheste aheste sevmenin lezzetinde ve hiç yaşamayacak gibi sevmenin acısında. Aşk her kimse onun sahibi, hiç sahibi olmamışçasına. Yaşı yok bunun, devri yok, hasmı yok, kısmı yok; 1 bütün o, her zerreye yakışan ve en güzeli daima 'seninki' olan. Her aşık, en büyük heyecan ondadır, en büyük istek, en büyük hassasiyet, en büyük tutku, en büyük en büyük ve en büyük. Kalbine sığmaz ondakiler; aşk, ondadır. Başka kimsede yokmuş gibi, ruhu bedenine çokmuş gibi, dünya başına dertmiş gibi, hayat yaşına zevkmiş gibi. Aşk gibi. Sahip çıkılmayan aşklardan özür dilenir hayat boyu, yaşanamayan aşkların acısı ilk günkü gibi kalır. Hatalar bürünür ete kemiğe, pişmanlıklar insanı kemirir durur. Aşksız hayatların eksikliği, ya dillenir ya dillenmez, ama illa ki düşünülür. Dünya aşktan ibaret değildir de aşk başlı başına bir dünyadır. Adam, tutar kadının elinde ve değişir dünya. Kadın, yaslar başını adamın omzuna ve durur dünya. Adam, öper kadını ve iyileşir dünya. Kadın, sarılır adama ve kamaşır dünya. Adamlar ve kadınlar, kimi sevdikleri, kime beş duyularını hizmetine sunacak kadar aşkla bağlandıkları yalnızca kendilerini ilgilendirmek üzere, olurlar tek bir dünya. Dünya, aşk olur, aşksa dünya. Onun kokusu, onun tadı, onun sesi, onun yüzü, onun teni, aşkın tekelinde ve dünyanın merkezinde yer edinir, hiç sormaz. Seçim şansı vermez, akıl fikir sevdikleri, kime beş duyularını hizmetine sunacak kadar aşkla bağlandıkları yalnızca kendilerini ilgilendirmek üzere, olurlar tek bir dünya. Dünya, aşk olur, aşksa dünya. Onun kokusu, onun tadı, onun sesi, onun yüzü, onun teni, aşkın tekelinde ve dünyanın merkezinde yer edinir, hiç sormaz. 

Seçim şansı vermez, akıl fikir bırakmaz... Aşk bir akıl tutulması, fikirsizliktir.  Aşk bir dil tutulması, zikirsizliktir.  Aşk, dünya var oldukça devirsizliktir. Yerini bıraktığı sevgi, kendi tükenince seçtiği o kutlu varis, dünyanın en güzel dinlencesidir.


YORUMLARIMIZ

İnsanlar pek çok şeye; bir fikre, bir insana bağlılık duyabilir ki zaten onun karakterinde olan bir duygu ve ihtiyaçtır aynı zamanda.

 

Sosyal ilişkilere yön veren bir nevi bizi biz yapan değer ve inançlar kararlarımızı etkilemektedir. Bu noktada önemli olan kişinin" bağlılık" nedeniyle eleştirel düşünme ve sorgulamayı kaybetmemesi dir.

 

Bir düşünceye bağlı olmak onu sorgulamanın kötü olduğu anlamına gelmemektedir.

 

Kitapta da bunu Stevens üzerinden görmekteyiz. Lorda olan bağlılığı _ sadakati_ nedeniyle onun davranışlarını hiçbir şekilde eleştirmemekte; hatta ona en iyi şekilde hizmet etmeye kendisini adayarak _ vakarlı bir davranış sergileyerek _bu yolda ona yardımcı olmaya çalışmaktadır. 

 

Stevens, kendi iş dünyası sadece Lordun fikirlerinden oluştuğu ve herhangi bir fikir üretimine bir nevi beyin fırtınasına ihtiyaç dahi duymadığı için "kalıp "halinde belli bir şekilde hayatını devam ettirmiştir.

 

Bunun yanlış olduğunu ancak seneler sonra anlayabilmiş bu da onun bundan sonraki iş hayatını aynı tutkuyla devam ettiremeyeceğini anlamasına neden olmuştur O her şeyini sonuna kadar Lord Dorlington için harcamıştır.

Malikane ondan soruluyor sıradan bir yaşamı var ama ona göre çok önemli bir görevi var

 

Yazar Kazuo İshiguro bize göre çok sıradan Sıkıcı olan bir insanın hayat hikayesini anlatıyor kitabın sonuna doğru geldiğimizde Mister Stevens devleşen bir kahramana dönüşüyor. Hayatın öyle bir noktasına geliyor ki kendi hayatının boşa geçtiğini görüyor. Ama yarın olacak tekrar işte....

 

 İshiguro burada mesajı veriyor. İster zengin ol ister yoksul , ister ister Lord olun isterseniz uşak kim olursanız olun önemli olan şu :

Yarına günden kalanlarla nasıl devam edeceğiz Miss Stevens günden kalanlar da hayatına devam etmeye başlıyor o yüzden kahramanlaşıyor.

 

Kitabımız filme uyarlanmıştır. Filmde ve kitapta en beğendiğim diyalog ise Emma Thompson Anthony Hopkins'e" Neyi bekliyorsun" demiştir. Ben de size soruyorum.

 NEYİ BEKLİYORUZ?

YAŞANAMAYANLARI, SÖYLENEMEYENLERİ VE BİR ZAMAN SONRA İÇİNE OTURAN AMA İSYAN İÇERMEYEN SAKİN VE KABULLENİLMİŞ BİR PİŞMANLIK DUYGUSUNU OKUYACAKSINIZ: SAFİYE






















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder