SON YOLCU/ NEDİM GÜRSEL/ 2023 YAZ KİTAPLARIMIZ/ HAVALI OKURLAR

Nedim Gürsel bu romanında kendi “ruh ikizi”nin portresini çiziyor. Hayatıyla yapıtının, öznel coğrafyalarının dökümünü yapıyor bir bakıma. Paris’le İstanbul, Saraybosna’yla Diyarbakır, Yunan eşiyle Kürt sevgilisi, yaşam coşkusuyla ölüm korkusu arasında gidip gelen bir yazarın dünyasında dolaştırıyor okuru. Ve beklenmedik gelişmelerin yaşandığı bir yolculuğa çıkarıp azınlıkların yakın tarihiyle de buluşturuyor.
Kurmacayla otobiyografik unsurların ustaca harmanlandığı anlatının odak noktasındaki yazar Deniz Çakır’ın belki bir ayağı çukurda ama, ülkesinin aydınlık geleceğine inancı da tam. Ne var ki, otoriter yönetime meydan okuduğu için tutuklanmadan önce “Son Yolcu”yu yazabilecek mi acaba? Unutulmuşların, yüzyıllar boyunca zulme uğrayıp göçe zorlanmışların, yerlerinden yurtlarından koparılmışların acısını dile getirebilecek mi?
“Küçük sevgilisi aslında özgürlüğüydü onun, başının belası değil. Hem öyle olsaydı bile tatlı, akıllı, sevdalı bir genç kadındı. Bal akıyordu ağzından. Kara, kapkara bakışlarıyla Diyarbakır’ın ta kendisiydi. Dışı sert, içi yumuşak. İlle de bela aramak gerekiyorsa aynaya bakmalıydı.”
“Tarih ne cumhurbaşkanının nutuklarına ne de sapına kadar
milliyetçi Osmanlı tarihçilerine bırakılmayacak kadar önemli bir alandır.”
NEDİM GÜRSEL KİMDİR?
Nedim Gürsel (d. 5 Nisan 1951, Gaziantep), Türk yazardır.
İktisatçı Seyfettin Gürsel'in kardeşidir. Leyla Gün Gürsel ve Dilay Alin Gürsel
adında iki çocuk babasıdır.
Nedim Gürsel, ilköğretimini Balıkesir 6 Eylül İlkokulu'nda
tamamladı. Galatasaray Lisesi'nden mezun oldu. Yazıları 1960'ların sonlarından
itibaren edebiyat dergilerinde yer almaya başladı.
12 Mart muhtırasının ardından bir yazısı gerekçe
gösterilerek yargılandı. Bu olayın ardından Fransa'ya geçti. Sorbonne
Üniversitesi'nde Modern Fransız Edebiyatı okudu. Doktorasını yine Sorbonne'da,
Louis Aragon ile Nâzım Hikmet'i konu alan "karşılaştırmalı edebiyat"
alanında tamamladı. Fransa'dan 1979'da döndüğü Türkiye'de kısa süre kalabildi.
12 Eylül'ün ardından yeniden Fransa'ya gitti.
Akademik faaliyetlerine paralel olarak, aralarında Le Monde,
Cumhuriyet ve Milliyet'in de bulunduğu çeşitli basın-yayın kuruluşlarına
yazılar yazdı.
Hâlen Fransa Bilimsel Araştırmalar Merkezi'nde (CNRS)
araştırma direktörlüğü görevinin yanı sıra Sorbonne Üniversitesi'nde Türk
edebiyatı dersleri vermektedir. PEN Yazarlar Derneği, Paris Yazarlar Evi ve
Akdeniz Akademisi üyesidir. Leyla Gün Gürsel ve Dilay Alin Gürsel adında iki
kız çocuğu babasıdır.
CNRS’te (Fransa Bilimsel Araştırmalar Ulusal Merkezi)
araştırma başkanı olarak görev yapmakta ve Paris INALCO’da (Doğu Dilleri Yüksek
Okulu) Türk edebiyatı dersleri vermektedir.
Eserlerİ
Uzun Sürmüş Bir Yaz (Öykü, 1975)
Şeyh Bedrettin Destanı Üzerine (İnceleme-eleştiri, 1978)
Çağdaş Yazın ve Kültür (İnceleme-eleştiri, 1978)
Yerel Kültürlerden Evrensele (Deneme, 1985)
Sevgilim İstanbul (Öykü, 1986)
Sorguda (Öykü, 1988)
Seyir Defteri (Gezi, 1990)
Son Tramvay (Öykü, 1991)
Pasifik Kıyısında (Gezi, 1991)
Nâzım Hikmet ve Geleneksel Türk Yazını (İnceleme-eleştiri,
1992)
Başkaldıran Edebiyat (İnceleme-eleştiri, 1994)
Boğazkesen, Fatih'in Romanı (1995)
Balkanlara Dönüş (Gezi, 1995)
Uzun Bir Ayrılık İçin Kırk Kısa Şiir (Şiir, 1996)
Paris Yazıları (Deneme, 1996)
Paris Kitabı (Deneme, 1998)
Gemiler de Gitti (Gezi, 1998)
Yüzyıl Biterken (Röportaj, 1999)
Yaşar Kemal: Bir Geçiş Dönemi Romancısı (İnceleme-eleştiri,
2000)
Aragon: Başkaldırıdan Gerçeğe (İnceleme-eleştiri, 2000)
Cicipapa, Toplu Öyküler [1967-1990] (ocak 2002)
Öğleden Sonra Aşk (Aralık 2002)
Güneşte Ölüm, İspanya İzlenimleri (Nisan 2003)
Bir Avuç Dünya, Toplu Gezi Yazıları (1977-1997) (Nisan 2003)
Sağ Salim Kavuşsak, Çocukluk Yılları (Şubat 2004)
Resimli Dünya (Mayıs 2004)
Paris Yazıları, Görünümler ve Görüşler, Durumlar ve Duruşlar
(Eylül 2004)
İlk Kadın (Ekim 2004)
İzler ve Gölgeler (Şubat 2005)
Dünya Şairi Nâzım Hikmet (Haziran 2005)
Çıplak Berlin (Nisan 2006)
Bozkırdaki Yabancı (Eylül 2006)
Yedi Dervişler (Nisan 2007)
Başkaldıran Edebiyat (Ekim 2007)
Allah'ın Kızları (Mart 2008)
Şeytan, Melek ve Komünist (2011)
Aragon (Kasım 2011)
Yine Bana Döneceksin (Mayıs 2012)
Aşk Kırgınları (Şubat 2013)
Yüzbaşının Oğlu (Ocak 2014)
Acı Hayatlar (Eylül 2014)
Tehlikeli Sevişmeler (Eylül 2015)
Bana İtalya'yı Anlat (Mayıs 2016)
Uzun Bir Ayrılık İçin Kırk Kısa Şiir (Şubat 2017)
Söz Uçar (Şubat 2018)
Piramitlerin Gölgesinde (Mayıs 2018)
Yalnızlığın Yarattığı Yazar Sait Faik(Şubat 2019)
Mehdi'yi Beklerken (Eylül 2019)
Baba Bak Deniz Babalar ve Kızları(Şubat 2020)
Aşk ve İsyan(Eylül 2020)
KİTAPTAN ALINTILAR
"ama yalnızlık da katlanılır olmaktan çıkmış, tehlikeli bir alışkanlığa dönüşmüştü."
"Arzuladığı tek şey kadınlar ve yazmakta olduğu kitaplardı."
"Önce öp sonra doğur beni."
"Ölüler bekler ama hayat beklemez."
"Yaşadım diyebilmek için gerekli, hatta kaçınılmazdı yolculuklar."
"Hayatta gerçekliğin içinde mi olmak, yoksa yazının, kitapların içinde mi?"
"Annenin ölümü hayatını zehir etmeye yeter de artar bile."
"Annen hep seni bekledi."
"Nazım gibi ölüm düşüncesinden soyunup bulvarların haziran yapraklarını giymek."
"Duvar da yıkıldı çoktan, hayat aşılması çok daha güç, olanaksız bir başka duvar ördü dünyayla arasına. Yaşlandı."
"Ölünecek bir dava uğruna ölünmeliydi."
"İşte şiir böyle olmalı, uçan turnayı gözünden vurmalı."
"Onları da epeyce budadı. Yazdığı her cümleyi önemseyip kutsayan kalemşorlardan değildi. Ekleyerek değil eksilterek oluşturulmalıydı yazınsal metin."
"Sanata kıymayın efendiler."
Mutlu aşk yoktur! Yalnızca mutlu aşkın değil, mutlak aşkında olmadığını biliyorlardı ama bilmezden geliyorlardı."
"Evet bir gün mutlaka, artık dağa mı, sevdaya mı, yoksa ölüme mi olur, hep birlikte gideceğiz!"
YORUMLARIMIZ
Nedim Gürsel’in Son Yolcu kitabını Yolda Olmak teması için
önermiş ancak onun yerine İstanbul Treni seçildiği için o tema kapsamında
okuyamamıştık. Kısmet yaz kitabı olarak okumakmış. Dolayısıyla kitabı yaz
tatili atmosferinde okuduk.
Yazar bu kitabının otobiyografi kitabı olup olmadığı
sorusuna öz kurmaca yanıtını vermiş. Yani otobiyografi kadar gerçekliği kesin
olmamakla birlikte kendi yaşamından da hayallerinde canlandırdıklarından da
oluşan bir kurgudan oluştuğunu söylüyor. Hakkında okuduklarımdan anladığım
kadarıyla yazarın diğer kitaplarında da kullandığı bir tarz bu. Yani okuyucuyu
meraklandırmayı seviyor belli ki. Bu kitabında çok bariz bir şekilde kendisi
gibi Fransa’da yaşayan bir yazarın, Deniz Çakır’ın yaşlılık, ölüm, evlilik ve
çapkınlık serüvenleri üzerinden birde tarihsel ve toplumsal konuları yer yer
şakacı yer yer da hüzünlü bir şekilde anlatıyor. Özellikle ölüme yaklaştığı yaşlarda doğduğu
topraklarla yaşadığı ülkenin tarihi, coğrafyasıyla hatta belki de
anne-babasıyla bir hesaplaşma gibi de görülebilir bu kitap. O kadar çok şeyden
bahsediyor ki aslında biraz bu çok şey durumu zaman zaman okurken kopmalara yol
açabiliyor. Nedim Gürsel’in tek kitabını okuyarak onunla ilgili yorumlarda
bulunmamız mümkün değil. Zaten kitapları birçok dile çevrilmiş ve birçok
edebiyat ödülü de almış bir yazar.
Son Yolcudaki Türkiye gerçekliğini resmetmesi ve aslında
kültürümüzün o, çok zengin taraflarını yıllarca sancılı bir şekilde
yaşadığımızı bir kez daha hatırlatıyor bize. Bu topraklarda etnik
farklılıkların sadece siyasi bir sorun olmadığını gerçek insanların hayatlarına
mal olacak düzeyde acılara yol açtığını kadınlar, erkekler, anneler, babalar ve
çocuklar olarak kurguladığı karakterlerle tanıştırıp bizi derin düşüncelere
yönlendiriyor. Bu kadar cesur bir şekilde bu konuları yazabilmesini ve hatta şu
anki iktidarı kıyasıya eleştirebilmesi biraz da Fransa’da yaşamasından kaynaklı.
gerçi daha önceki kitaplarıyla ilgili soruşturmalar, davalar yaşanmış ama
beraat etmiş. ‘Özgürlüğün, yaratıcılığın kısıtlandığı böyle bir ortamda yazar
olmak kolay değil’ diyor röportajında.
Ben kitabı okurken yazarın, karısını aldatmaya İstanbul’a
gelme fikrinden yola çıkmasını ve bunu da babaya benzerlik kurulması noktasını
biraz gereksiz psikoanalitik bir girişim olarak gördüm. Daha doğrusu yüzeysel
kalmış. Kürt sorunu ve Rum mübadelesi konusundaki acıları gerçekten paylaşmakla
birlikte; ülkenin en iyi lisesinden mezun olduktan sonra eğitimini ve yaşamını
Fransa’da sürdüren yazarın elitist ve popülist bir aydın yaklaşımından
kaçamadığını düşünüyorum. Bunları söylerken kitabı beğenmediğimi söylemiyorum
tabi ki. Belki de tek okumayla kalmaması gereken bir kitaptır. Bütün kitaplar
zaten en az iki kere okunmalı!
Havalı Okur Fatma Demirci
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder