KİTAP HAKKINDA
Siyahi bir kız çocuğu, derisinin renginden nasıl
kurtulabilir?
Dokunaklı diliyle ırk ayrımcılığını edebiyat alanında su
yüzüne çıkaran, Nobel ve Pulitzer ödüllü yazar Toni Morrison, tüm dünyada en
çok okunan romanı En Mavi Göz'de bir kız çocuğunun gözünden horgörülmenin,
ayrımcılığın, ırka dayalı güzellik anlayışının ve kişinin kendisine duyduğu
nefretin yarattığı bireysel ve toplumsal travmaya odaklanıyor.
İkinci Dünya Savaşı arifesinde ABD'nin Ohio eyaletinde bir
gettoda yaşayan Pecola, "çirkin" ve siyah bir kız çocuğudur. Herkes
tarafından aşağılanan, alaya alınan Pecola, diğer beyazlar gibi gözleri mavi
olursa her şeyin yoluna gireceğine, insanların onu beğeneceğine ve seveceğine
inanır. Oysa mahallenin dillendirmeksizin kabullendiği acılar konusunda
yürüttüğü suç ortaklığı, herkesin kalbinde taşıdığı nefrete ayna tutan
Pecola'nın trajedisine dönüşür.
Olay örgüsü, zamansal sıralanışı, alışılmadık üslubuyla En
Mavi Göz, yayınlandığından bu yana ırkçılık ve aile içi şiddet alanında
referans kitaplardan biri olmuş, yirminci yüzyıl boyunca kimi zaman
acımasızlaşan insani ayrıntıları dünya edebiyatına taşıyan kitaplar arasında
sembolikleşmiştir.
(Tanıtım Bülteninden)
TONİ MORRİSON KİMDİR?
Toni Morrison (18 Şubat 1931 - 5 Ağustos 2019), Amerikalı
Nobel ödüllü yazar.
Morrison "Afro-Amerikan" edebiyatının tanınması ve
gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Sevgili (Beloved) adlı romanıyla 1988
yılında Pulitzer Ödülü'nü kazanan Morrison, 1993 yılında ise Nobel Edebiyat
Ödülü'nü almaya hak kazanmıştır. Yazar, eserlerinde çoğunlukla Amerika Birleşik
Devletleri'ndeki ırkçılık ve bu ırkçılığın yıkıcı sonuçlarını konu edinmiştir.
Morrison, siyah edebiyatının ana akım medyada görünür hale gelmesinde
önemli rol oynadı. Üzerinde çalıştığı ilk kitaplardan biri de Nijeryalı
yazarlar Wole Soyinka ve Chinua Achebe ile Güney Afrikalı oyun yazarı Athol
Fugard'ın çalışmalarını içeren bir koleksiyon niteliğinde olan ve çığır açan
Modern Afrika Edebiyatı (Contemporary African Literature) adlı çalışmasıdır.
Eserleri arasında kölelikten 1970'lere dek Amerikalı
siyahların hayatından fotoğraflar, araştırma yazıları, ilustrasyonlar ve diğer
bilgilerin bir antolojisi niteliğinde olan The Black Book (1974) da yer
almaktadır.
Morrison yazım hayatına Howard University'de şairler ve
yazarların oluşturduğu gayrıresmî bir grubun parçası olarak başladı. İlk romanı
olan En Mavi Göz'de mavi gözlere sahip olmak isteyen küçük bir siyahi kızın
hikâyesini anlatıyordu. "En Mavi Göz" adlı kısa romanı ilk
yayımlandığında Morrison otuz dokuz yaşındaydı. Kitap ilk yayımlandığında pek
ilgi görmese de daha sonra yazarın tanınmış romanları arasında yerini aldı.
1975'te, Morrison'ın ikinci romanı olan ve iki siyah kadının
arkadaşlığın anlatan "Sula", National Book Award adaylığına seçildi.
Üçüncü romanı olan "Solomon'un Şarkısı" ile yazar, ulusal anlamda ün
ve beğeni kazandı ve pek çok ödül aldı.
Sonraki romanı "Tar Baby"de dış görünüşü konusunda
takıntılı olan fashion model Jadine ve Jadine'in âşık olduğu meteliksiz bir
serseri ve siyahiliğiyle barışık olan Son'un hikâyesini anlatır.
İlk oyunu Dreaming Emmett, beyaz erkekler tarafından
öldürülen Emmett Till adlı siyahi genç hakkındadır.
Sevgili (Beloved) Üçlemesi ve Nobel Edebiyat Ödülü
Morrison 1987'de en çok ödül alan romanı Sevgili (Beloved)'i
yayımladı. Roman, köleleştirilen Afro-Amerikalı bir kadın olan Margaret
Garner'ın gerçek hikâyesinden esinlenilerek yazıldı.[17] Kölelikten kaçan
Garner, köle avcıları tarafından takip edilmektedir ve köleliğe geri döneceğini
anladığında yakalanmadan önce iki yaşındaki kızını öldürür, fakat kendi
yaşamına da son vermeden önce köle avcıları tarafından yakalanır.[18]
Morrison'ın romanı Sevgili'de, ölen bebek hayalet olarak annesi ve ailesini ziyaret
etmektedir.
Haftalarca best-seller olarak kalan roman, Morrison'a 1988
yılında Pulitzer ve 1993'te de Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazandırdı. 5 Ağustos
2019'da New York'ta 88 yaşında öldü.
KİTAPTAN ALINTILAR
“İnsan hayallerin nasıl suya düştüğüne ilişkin hakikati
öğrenmenin peşindeyse eğer, asla bir hayalperestin sözüne inanmamalıdır.”
“Sevginin asla sevenden daha iyi bir yanı yoktur. Kötü
insanlar kötü bir biçimde, sert insanlar sert bir biçimde, güçsüzler güçsüz,
aptallar aptalca severler, ama başıboş bir adamın sevgisi asla güvenli
değildir. Sevilenin bir kazancı yoktur. Yalnızca seven alır sevgiden payını.”
“...-hayatın yükünü taşımıyordu- neden mutlu değildi?
Kızının bedbahtlığının böyle aşikâr olması bir suçlaymadı. Boynunu kırmak
istedi onun -ama şefkat-le. Suçluluk ve iktidarsızlık, mide bulandırıcı bir
ikili halinde yükseldi içinde.”
“İnsan onlara bakınca, neden bu kadar çirkin olduklarını
merak ederdi; daha yakından bakınca da sorunun kaynağını bulamazdı. Ardından
çirkinliğin tam da çirkin olduklarına inanmalarından kaynaklandığını anlardı.”
“Bir tek isteğim vardı: Onu parçalara ayırmak. Neden
yapıldığını görmek, sevimliliğinin nereden geldiğini bulgulamak, güzelliğini,
farkına varmamış olduğum, ama görünüşe bakılırsa yalnızca benim farkına
varmadığım çekiciliğini anlamak için yapacaktım bunu.”
“Yaşamımın en yalnız geçen zamanıydı o günler. Konuşacak bir kedim bile yoktu.”
“Burada görmüş olduğun şu taş kafalılar var ya? İşte onların
ellisini bir araya toplasan Onun bir tırnağı olamazlar. Ah Tanrım. Nasıl da
severdi beni!”
“Gözyaşları gelmeden önce ne yapmalı?”
“Öfke daha iyi. Öfkeli olmak bir anlam taşıyor. Bir
gerçeklik ya da bir varoluş. Değerin bilincine varmak. Tatlı bir kabarma o.”
“Kendinden şiddetli bir biçimde nefret eden bazı mağdurlar,
kendilerini tekrar tekrar aşağılayan düşmanlarının birer kopyası haline gelerek
tehlikeli, şiddet eğilimli kişilere dönüşürler.”
“Mutluluk, bir şeyi daha önceden kesin olarak bilmekse, biz
de mutluyduk o zaman.”
“hiçbir engelle karşılaşmadan sürdürdükleri cehaletlerini,
bütün incelikleriyle öğrendikleri kendinden nefret duygusunu, en ufak
ayrıntısına kadar tasarlanmış çaresizliklerini alıp, hepsini, asırlardır
zihinlerinin derinliklerinde yanmakta olan ateşten bir aşağılama külahının
içine sıkıştırmış -soğutmuş- ve onu, önüne çıkan her şeyi yok edecek kadar
öfkeyle dolu dudaklara boca etmişlerdi adeta.”
“Kara renkli kabuğundan çıkıp dünyaya mavi gözlerle bakmak
isteyen küçük Zenci bir kızdı o.”
YORUMLARIMIZ
Toni Morrison insanın ufkunu açan özel bir kalem ve önemli
bir insan.
Afra Amerikan edebiyatı Öksüz kaldı diyebiliriz Tony Morrison değindiği toplumsal konularda Amerikan halkının Kalbine dokunabilmiş ve tüm dünya halkının gönlünde taht kurmuş bir yazar.
En mavi gözde ırkçılık ile ilgili bir metni ele alarak 1970 yılında kaleme almıştır. Irkçılığı küçük bir kız çocuğu gözünden bize vererek o konuda en az söz sahibi olan bununla ilgili en az şey söyleyebilecek olan ,en az dinlenebilecek olan, en zayıf halkayı seçerek anlatımını daha da çarpıcı hale getirmiştir...
Romanımız 1940 41 yılları
arasında yazarımızın Memleketi olan Lorian Ohio'da geçer. Konusuna gelince
istismarcı bir evde yaşayan AfrikalıPecola Breedlove'un trajik hikayesini
okuduk. Bekolo 11 yaşında güzellik kavramını ve sosyal kabulü ve beyazlıkla
eşitliyor bu nedenle en Mavi göze Sahip olmayı özlüyor..
İSTİYOR.....
Kitabımız her biri farklı
bir mevsime göre adlandırılan 4 bölüme ayrılmıştır Roman sonbahar ile başlar ve
yaz ile biter
Bu 4 bölüm içerisinde
anlatıcıları ve odak noktalarını
değiştirerek kitabı daha anlamlı hale getirmiştir
Romandaki olaylar
Morrison'un yazdığı gibi çocukluk döneminde mevsimler tarafından bir arada
tutulsa da çoğunlukla kronolojik olmayan bir şekilde anlatılır romanın
kendisi aslında oldukça kısadır sadece
164 sayfa. Ancak okuyucuya verdiği anlamlı ve hüzünlü duygular dolu dolu bir
500 sayfalık kitabın içinde anlatılacak kadar yoğundur.
"Beyaz çocuklar gibi iyi davranılmak için mavi gözlere sahip
olmak isteyen siyahı kız Pecola'nın
yürek burkan hikayesini okuduk" /Safiye
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder