TANİOS KAYASI/ AMİN MAALOUF/ ŞUBAT 2022
KİTAP HAKKINDA
Amin Maalouf'tan (1993'te yayınladığımız ilk iki romanı)
Afrikalı "Leo ve Semerkant"tan sonra, yine bir Doğu öyküsü.
Mehmet Ali Paşa'lı yılların Mısır'ı. Güzelliğini çarmıh gibi
taşıyan bir kadın: Lamia. Lamia'nın gölgesine sığındığı bir şeyh: Francis.
Yasak aşk meyvesi bir oğul: Tanios. Başka bir kadın: Esma.
Bir serüven ve sadakat romanı...
Yazara ünlü "Goncourt" ödülünü getiren kitap ilk
kez dilimizde.
AMİN MAALOUF
KİMDİR?
Amin Maalouf ya da Emin Maluf, 25 Şubat 1949 Beyrut doğumlu,
kitaplarını Fransızca yazan Lübnanlı yazar. 1976'dan beri Fransa'da
yaşamaktadır. Yazar 1993 yılında Goncourt Akademisi Edebiyat Ödülüne layık
görülmüştür. Kitapları 40'tan fazla dile çevrilmiş, eserleri Fransa'da ve
çevrildiği birçok dilde geniş okur kitlesine ulaşmıştır.
1949'da Beyrut, Lübnan'da doğdu. Annesi Türk kökenli
Mısırlı, babası Melkite Katolik cemaatindendi. Ekonomi ve toplumbilim okuduktan
sonra gazeteciliğe başladı. Lübnan'da iç savaşın çıktığı 1975'e kadar Lübnan'da
gazetecilik yaptı. Bu tarihte Paris'e göç etti. Yazar halen Paris'te
yaşamaktadır. Çeşitli yayın organlarında yöneticilik ve köşe yazarlığı yapmış
olan Maalouf, bugün vaktinin çoğunu kitaplarını yazmaya ayırmaktadır.
Yapıtlarında çok iyi bildiği Asya ve Akdeniz çevresi
kültürlerinin söylencelerini başarıyla işleyen Maalouf, 1983 yılında yayımlanan
ilk kitabı Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri (Les Croisades vues par les
Arabes) ile tanındı. Bu kitap, çevrildiği dillerde de büyük bir başarı kazandı.
1986'da yayımlanan ve aynı yıl Fransız - Arap Dostluk Ödülü'nü kazanan ikinci
kitabı ve ilk romanı Afrikalı Leo (Léon l'Africain) bugün bir
"klasik" olarak kabul edilmektedir.
Maalouf'un 1988'de yayımlanan ikinci romanı Semerkant
(Samarcande) da coşkuyla karşılandı ve pek çok dile çevrildi. Maalouf'un
sonraki kitapları da yine roman tarzındaydı: 1991'de yayımlanan Işık Bahçeleri
(Les Jardins de Lumiére) ve 1992'de yayımlanan Beatrice'den Sonra Birinci
Yüzyıl (Le premier siècle après Béatrice).
Maalouf, 1993'te yayımlanan romanı Tanios Kayası (Le Rocher
de Tanios) ile Goncourt Akademisi Edebiyat Ödülü'nü kazandı. 1996'da Doğunun
Limanları (Les Echelles du Levant) adlı romanı ve 1998'de ise Ölümcül Kimlikler
(Les Identités Meurtrières) adlı deneme kitabı piyasaya çıktı. 2000'de Yüzüncü
Ad - "Baldassare'nin Yolculuğu" (Le Périple de Baldassare) adlı
romanı yayımlandı.
Ayrıca 2002'de opera için yazdığı ve Finlandiyalı müzisyen
Kaija Saariaho'nun bestelediği Uzaktan Aşk (L'Amour de loin) Maalouf'un ilk
librettosudur. 2004'te yayımlanan Yolların Başlangıcı (Origines) adlı ailesini
anlatan bir çeşit hatırat kitabından sonra, 2006 yılında Adriana Mater adlı
ikinci librettosunu yayınladı.
Kitaplarında genellikle doğuya ait öğeleri çok iyi işlemektedir. Doğuya ait gelenek ve görenekleri kitaplarında mutlaka tanıtır. Birçok kitabında Osmanlı-Türkiye üzerine yorumlara da rastlanmaktadır. Afrikalı Leo kitabında Osmanlı ve Yavuz Sultan Selim'in Kahire seferinde 8000 kişiyi öldürdüğünü iddia etmiştir. Kitaplarında doğu halklarının neden geri kalmış olduğu konusunda analizler ve tespitler yapmaktadır. Kitapları roman tarzında yazılmış da olsa sosyolojik temalar kitaplarında sürekli olarak işlenir.
Kitaplarının Türkçe çevirileri Yapı Kredi Yayınları
tarafından yayımlanmaktadır.
KİTAPTAN
ALINTILAR
“Yaradan bile keyfimiz için kuzuları boğazlamamızı söylüyor,
ama asla kurtları değil...
-Eğer önündeki kapılar bir daha yüzüne kapanacak olursa,
hayatının sona ermediğini düşün. sona eren şey yalnızca hayatlarının
birincisidir ve diğeri başlamak üzere sabırsızlanmaktadır.O zaman bir gemiye
bin, seni bekleyen bir kent vardır.”
“İdarecilerin en kötüsü seni sopalayan değil seni kendi
kendini sopalamaya zorlayandır.”
“Yürekten istediğin bir dileğin varsa, Tanrı'dan onu yerine getirmesi için
yalvarırsın. Ama bu işi nasıl yapacağını emredemezsin.”
“Ne rezil bir hayat bu! Ekmek paranı yitirmemek için el etek
öpmeye mecbursun!”
“Kimse dinlemek istemezken öğüt vermek neye yarar?”
"Eskiden, Araplar, her bilge söz için bir deve hediye
ederlermiş."
“Karanlık dönemlerden geçmenin yolunun sahte aydınlıkların
peşinden koşmak olduğu söylenmez mi?”
“Kendin için yaşamak istiyorsan, okumalı ve
zenginleşmelisin. Önce tahsil, sonra para. Tersi değil! Çünkü paran olduğunda
tahsil görmeye ne sabrın olur ne de yaşın müsaade eder.”
“Bilge adamın sözü, aydınlıkta akan su gibidir. Ama
insanoğlu her çağda, en karanlık mağaralardan fışkıran suyu içmeyi yeğlemiştir.”
“Bir insanın yakınları arasında kendini aniden yabancı
hissetmesine hangi bakışın, hangi sözün, hangi alayın yol açtığını kim
bilebilir ki?”
“O gün hepsinin alınyazısı yazıldı ve mühürlendi; tıpkı bir
parşömen gibi, geriye bu dürülü yazgının açılması kalmıştı.”
“Ne cennet; ne cehennem! Araf!”
"Kaderin tekrar tekrar korkunç geçişidir varoluşumuzu
belirleyip şekillendiren..."
"Tanrı biliyor ya, nasıl da yabancı hissediyorum
kendimi bu kutlamanın ortasında!"
İNCELEME/ ALINTI
Amin Malouf; tarihin önemli bir kesitini fon olarak kullanıp
yazdığı kurgusal romanı "Tanios Kayası" ile 1993 yılında Goncourt
Akademisi Edebiyat Ödülü'ne layık görülmüştür.
Merkezimizde Lübnan dağlarındaki küçük bir köy, 1830'lı
yıllar Ortadoğu'suna bakıyoruz.
Bu küçük Hristiyan köyü; güzel Lamia'sı, kocası Gerios'u,
şeyhi Francis'i, yasak aşk meyvesi Tanios'u ile birlikte bu tablonun tam
ortasında yer alır. Emperyalizmin paylaşım savaşının en hararetli yıllarında bu
küçük insanlar tarihin gidişatını etkileyemezler pek tabii ki, kendi köylerinin
kaderi bile onların ellerinden uzaktadır; ama tarihe, herkes gibi izlerini ve
söylencelerini bırakılar.
Mısır'da Mehmet Ali Paşa Osmanlı'ya karşı bağımsızlığı ilan
etmiş, hatta Fransız'ların desteği ile İstanbul'a yürüyüp payitaht'ı alma
hayallerindeyken; bunu engellemek isteyen Osmanlı, İngilizlerle kolkola verip
köyümüzdeki dağı kontrol altında tutmaya çalışır. Zira Paşa'nın yukarıya
yürüyebilmesi için o dar geçidi kontrol etmeye ihtiyacı vardır.
Daha sonra ismi bir kayaya verilecek olan Tanios'un gururu,
eğitimi, aşkı ve geleceği için sınanmasını ve mücadelesini anlatan oldukça
akıcı bir roman.
Büyümek bizim çocukken en çok istediğimiz duygu iken
hayattaki sorumluluklarımız arttıkça en çok korktuğumuz duygu haline geliyor.
Küçücük bir çocuğun omzuna yüklenmiş bir kader. Doğumu ile
başlayan kaderi, savaşa giden toprak parçası, kaderine yenik düşmeyen baba,
düşman ve kızı, çatı katı, limandaki gemiler, gözü yaşlı ana, Nadir, devletler
ve kaya.
Tanios, kaderinin yaşamı üzerinde korkunç geçişleriyle daha
16 yaşındayken saçları beyazlayan, süt, bal ve kan diyarı olan savaş
içerisindeki topraklarında bir gün oranın kaderini belirleyeceğini bilmeden
aşık olan, okuyan, öğrenen, büyüyen bir
asi ruh ve delinin dudaklarından dökülen yazgısı.. Baştan çıkaran güzellikler,
çekirgeye dönüşen insanlar, yöneticilerine kayıtsız şartsız boyun eğen bir
halk, bir sözle yabancılaşan anne ve baba, hayatta dayanak noktası ve kader
belirleyicisi olan bir okul, patrik cinayeti ve sonrasında merdivendeki
portakallarla başlayan sergüzeşt, sıla hasreti, ihanet sonrası gelen ölüm,
suçluyu cezalandırmaya sıra geldiğinde gösterilen merhamet.. Ve sığınılan çatı
katı, turuncu saçlı bekleyiş limanı, en sonunda da arafta bir kaya..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder