2 Nisan 2022 Cumartesi

 TANİOS KAYASI/ AMİN MAALOUF/ ŞUBAT 2022


KİTAP HAKKINDA

Amin Maalouf'tan (1993'te yayınladığımız ilk iki romanı) Afrikalı "Leo ve Semerkant"tan sonra, yine bir Doğu öyküsü.

Mehmet Ali Paşa'lı yılların Mısır'ı. Güzelliğini çarmıh gibi taşıyan bir kadın: Lamia. Lamia'nın gölgesine sığındığı bir şeyh: Francis. Yasak aşk meyvesi bir oğul: Tanios. Başka bir kadın: Esma.

Bir serüven ve sadakat romanı...

 

Yazara ünlü "Goncourt" ödülünü getiren kitap ilk kez dilimizde.


AMİN MAALOUF KİMDİR?

Amin Maalouf ya da Emin Maluf, 25 Şubat 1949 Beyrut doğumlu, kitaplarını Fransızca yazan Lübnanlı yazar. 1976'dan beri Fransa'da yaşamaktadır. Yazar 1993 yılında Goncourt Akademisi Edebiyat Ödülüne layık görülmüştür. Kitapları 40'tan fazla dile çevrilmiş, eserleri Fransa'da ve çevrildiği birçok dilde geniş okur kitlesine ulaşmıştır.

1949'da Beyrut, Lübnan'da doğdu. Annesi Türk kökenli Mısırlı, babası Melkite Katolik cemaatindendi. Ekonomi ve toplumbilim okuduktan sonra gazeteciliğe başladı. Lübnan'da iç savaşın çıktığı 1975'e kadar Lübnan'da gazetecilik yaptı. Bu tarihte Paris'e göç etti. Yazar halen Paris'te yaşamaktadır. Çeşitli yayın organlarında yöneticilik ve köşe yazarlığı yapmış olan Maalouf, bugün vaktinin çoğunu kitaplarını yazmaya ayırmaktadır.

 

Yapıtlarında çok iyi bildiği Asya ve Akdeniz çevresi kültürlerinin söylencelerini başarıyla işleyen Maalouf, 1983 yılında yayımlanan ilk kitabı Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri (Les Croisades vues par les Arabes) ile tanındı. Bu kitap, çevrildiği dillerde de büyük bir başarı kazandı. 1986'da yayımlanan ve aynı yıl Fransız - Arap Dostluk Ödülü'nü kazanan ikinci kitabı ve ilk romanı Afrikalı Leo (Léon l'Africain) bugün bir "klasik" olarak kabul edilmektedir.

 

Maalouf'un 1988'de yayımlanan ikinci romanı Semerkant (Samarcande) da coşkuyla karşılandı ve pek çok dile çevrildi. Maalouf'un sonraki kitapları da yine roman tarzındaydı: 1991'de yayımlanan Işık Bahçeleri (Les Jardins de Lumiére) ve 1992'de yayımlanan Beatrice'den Sonra Birinci Yüzyıl (Le premier siècle après Béatrice).

 

Maalouf, 1993'te yayımlanan romanı Tanios Kayası (Le Rocher de Tanios) ile Goncourt Akademisi Edebiyat Ödülü'nü kazandı. 1996'da Doğunun Limanları (Les Echelles du Levant) adlı romanı ve 1998'de ise Ölümcül Kimlikler (Les Identités Meurtrières) adlı deneme kitabı piyasaya çıktı. 2000'de Yüzüncü Ad - "Baldassare'nin Yolculuğu" (Le Périple de Baldassare) adlı romanı yayımlandı.

 

Ayrıca 2002'de opera için yazdığı ve Finlandiyalı müzisyen Kaija Saariaho'nun bestelediği Uzaktan Aşk (L'Amour de loin) Maalouf'un ilk librettosudur. 2004'te yayımlanan Yolların Başlangıcı (Origines) adlı ailesini anlatan bir çeşit hatırat kitabından sonra, 2006 yılında Adriana Mater adlı ikinci librettosunu yayınladı.

 

Kitaplarında genellikle doğuya ait öğeleri çok iyi işlemektedir. Doğuya ait gelenek ve görenekleri kitaplarında mutlaka tanıtır. Birçok kitabında Osmanlı-Türkiye üzerine yorumlara da rastlanmaktadır. Afrikalı Leo kitabında Osmanlı ve Yavuz Sultan Selim'in Kahire seferinde 8000 kişiyi öldürdüğünü iddia etmiştir. Kitaplarında doğu halklarının neden geri kalmış olduğu konusunda analizler ve tespitler yapmaktadır. Kitapları roman tarzında yazılmış da olsa sosyolojik temalar kitaplarında sürekli olarak işlenir. 

Kitaplarının Türkçe çevirileri Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanmaktadır.


KİTAPTAN ALINTILAR

“Yaradan bile keyfimiz için kuzuları boğazlamamızı söylüyor, ama asla kurtları değil...

-Eğer önündeki kapılar bir daha yüzüne kapanacak olursa, hayatının sona ermediğini düşün. sona eren şey yalnızca hayatlarının birincisidir ve diğeri başlamak üzere sabırsızlanmaktadır.O zaman bir gemiye bin, seni bekleyen bir kent vardır.”

“İdarecilerin en kötüsü seni sopalayan değil seni kendi kendini sopalamaya zorlayandır.”

“Yürekten istediğin bir dileğin varsa,  Tanrı'dan onu yerine getirmesi için yalvarırsın. Ama bu işi nasıl yapacağını emredemezsin.”

“Ne rezil bir hayat bu! Ekmek paranı yitirmemek için el etek öpmeye mecbursun!”

“Kimse dinlemek istemezken öğüt vermek neye yarar?”

"Eskiden, Araplar, her bilge söz için bir deve hediye ederlermiş."

“Karanlık dönemlerden geçmenin yolunun sahte aydınlıkların peşinden koşmak olduğu söylenmez mi?”

“Kendin için yaşamak istiyorsan, okumalı ve zenginleşmelisin. Önce tahsil, sonra para. Tersi değil! Çünkü paran olduğunda tahsil görmeye ne sabrın olur ne de yaşın müsaade eder.”

“Bilge adamın sözü, aydınlıkta akan su gibidir. Ama insanoğlu her çağda, en karanlık mağaralardan fışkıran suyu içmeyi yeğlemiştir.”

“Bir insanın yakınları arasında kendini aniden yabancı hissetmesine hangi bakışın, hangi sözün, hangi alayın yol açtığını kim bilebilir ki?”

“O gün hepsinin alınyazısı yazıldı ve mühürlendi; tıpkı bir parşömen gibi, geriye bu dürülü yazgının açılması kalmıştı.”

“Ne cennet; ne cehennem! Araf!”

"Kaderin tekrar tekrar korkunç geçişidir varoluşumuzu belirleyip şekillendiren..."

"Tanrı biliyor ya, nasıl da yabancı hissediyorum kendimi bu kutlamanın ortasında!"


İNCELEME/ ALINTI

Amin Malouf; tarihin önemli bir kesitini fon olarak kullanıp yazdığı kurgusal romanı "Tanios Kayası" ile 1993 yılında Goncourt Akademisi Edebiyat Ödülü'ne layık görülmüştür.

Merkezimizde Lübnan dağlarındaki küçük bir köy, 1830'lı yıllar Ortadoğu'suna bakıyoruz.

Bu küçük Hristiyan köyü; güzel Lamia'sı, kocası Gerios'u, şeyhi Francis'i, yasak aşk meyvesi Tanios'u ile birlikte bu tablonun tam ortasında yer alır. Emperyalizmin paylaşım savaşının en hararetli yıllarında bu küçük insanlar tarihin gidişatını etkileyemezler pek tabii ki, kendi köylerinin kaderi bile onların ellerinden uzaktadır; ama tarihe, herkes gibi izlerini ve söylencelerini bırakılar.

Mısır'da Mehmet Ali Paşa Osmanlı'ya karşı bağımsızlığı ilan etmiş, hatta Fransız'ların desteği ile İstanbul'a yürüyüp payitaht'ı alma hayallerindeyken; bunu engellemek isteyen Osmanlı, İngilizlerle kolkola verip köyümüzdeki dağı kontrol altında tutmaya çalışır. Zira Paşa'nın yukarıya yürüyebilmesi için o dar geçidi kontrol etmeye ihtiyacı vardır.

Daha sonra ismi bir kayaya verilecek olan Tanios'un gururu, eğitimi, aşkı ve geleceği için sınanmasını ve mücadelesini anlatan oldukça akıcı bir roman.

Büyümek bizim çocukken en çok istediğimiz duygu iken hayattaki sorumluluklarımız arttıkça en çok korktuğumuz duygu haline geliyor.

Küçücük bir çocuğun omzuna yüklenmiş bir kader. Doğumu ile başlayan kaderi, savaşa giden toprak parçası, kaderine yenik düşmeyen baba, düşman ve kızı, çatı katı, limandaki gemiler, gözü yaşlı ana, Nadir, devletler ve kaya.

Tanios, kaderinin yaşamı üzerinde korkunç geçişleriyle daha 16 yaşındayken saçları beyazlayan, süt, bal ve kan diyarı olan savaş içerisindeki topraklarında bir gün oranın kaderini belirleyeceğini bilmeden aşık olan, okuyan, öğrenen, büyüyen  bir asi ruh ve delinin dudaklarından dökülen yazgısı.. Baştan çıkaran güzellikler, çekirgeye dönüşen insanlar, yöneticilerine kayıtsız şartsız boyun eğen bir halk, bir sözle yabancılaşan anne ve baba, hayatta dayanak noktası ve kader belirleyicisi olan bir okul, patrik cinayeti ve sonrasında merdivendeki portakallarla başlayan sergüzeşt, sıla hasreti, ihanet sonrası gelen ölüm, suçluyu cezalandırmaya sıra geldiğinde gösterilen merhamet.. Ve sığınılan çatı katı, turuncu saçlı bekleyiş limanı, en sonunda da arafta bir kaya..

Bir mekan bir yaşam ancak bu kadar güzel tasvir edilir . Bir yandan gerçeğe çok yakın gibi dururken ,bir yandan sizi masallar diyarına götürüyor . Yazar doğuyu ,aşkı ve hüznü çok iyi kurguluyor.
 
KEYİFLİ OKUMALAR




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder