19 Ocak 2021 Salı

 2020 ARALIK AYI KİTABIMIZ (BİZANS SULTANI_ SELÇUK ALTUN)


KİTAP HAKKINDA
Bizans resmi tarihine göre yaşlı imparator XI. Konstantinos, başkent surlarında Osmanlı kuvvetlerine kılıç sallarken öldü. Bazı tarihçilere göre o, Türklerin elinden son anda kurtulan bir Ceneviz gemisiyle kaçmıştı. Konstantinopolis (İstanbul) düştükten sonra imparatorun cesedi bulunamadı. İstanbul'un fethinden 555 yıl sonra, üç gizemli adam Galata'da yaşayan bir akademisyene ulaştı. Onlar 1475'te İtalya'da ölen, son Bizans imparatorunun vasiyetini yerine getirmek için kurulan gizli örgüte mensuptular. Bir satranç ustası olan genç adama, XI. Konstantinos soyundan geldiğini kanıtladılar. O artık sürgündeki Bizans İmparatoru XV. Konstantinos'tu. Örgütün başına geçmek ve servetine hükmetmek için ata vasiyetinin son maddesini yerine getirmesi; vasiyetin ne olduğunu öğrenmesi içinse altı duraktan oluşan bir sınavdan geçmesi gerekiyordu. Bu roman, gezegene modern yaşamın tohumlarını atan Bizans uygarlığına bir saygı buketidir.

SELÇUK ALTUN KİMDİR?

Romancı. 19 Ağustos 1950, Şavşat / Artvin doğumlu. İlkokulu Mardin’in Derik ilçesinde bitirdi. Samsun Maarif Koleji, Boğaziçi Üniversitesi İşletmecilik Bölümü mezunu. Yüksek lisansını aynı bölümde yaptı. Önce kaymakamlık, sonra valilik yapan babasının görevi gereği çocukluğunun bir bölümü Anadolu‘nun Eskişehir, Samsun, Hakkari gibi illerinde geçti. Bir yıl İngiltere‘de yaşadı.

Özel sektörde, özellikle finans kesiminde yöneticilik yaptı. İşi gereği yurtdışına çok sık yolculuklarda bulundu. Yapı Kredi Bankası Yönetim Kurulu görevli üyesi ve YKY Yönetim Kurulu başkanı olarak çalışmalarını sürdürdü.

Kitap ve kitap evleri üzerine kılavuz denemelerini, başta kitap-lık olmak üzere çeşitli dergi ve gazetelerde yayımladı, derleme ve seçkilerde çevirmenlik yaptı. Oktay Rifat‘ın pek çok şiirini İngilizceye çevirip bastırarak Amerika‘da tanıtımını üstlendi.

“Postmodernizm bir akım değildir. Sadece yazılı ürünler kapsamında ele aldığımızda ise Lyotard’ın ‘durum’ tanımı da bunca birbirinden farklı yazarı birleştirici olmakta yeterli değildir. Gene de, bir romanı postmodern diye adlandırmamıza, Selçuk Altun’un romanlarını da bu tanımın içine oturtmamıza destek olacak temel öğeler bulunmaktadır. Bunların belli başlıları parodi, pastiş, parçalılık, ilinti gevşekliği, süre düzeninin bozulması, olguyla kurmaca ayrımının kalkması, tür sınırlarının kalkması ve paranoyadır. Bu öğelerin hemen hemen hepsi de Selçuk Altun’un romanlarında çeşitli yoğunluklarda yer almaktadır.” (Güven Turan)

“Selçuk Altun öyküsüne hayat görüşünü de katan, yazarken kim alınır kim kırılır diye düşünmeyen bir yazar. Romanlarında kendisini rahatsız eden konulara değinirken kalemini hiç sakınmıyor. Kendince doğru, başkalarına göre aşırı sayılabilecek hassasiyetlerini satır aralarında değil, açık açık dile getiriyor. Hayat görüşünün birçok açıdan toplumun genel kabulleriyle çeliştiği de açık. Sakin ve huzurlu bir okuma isteyenlere bu yönü ters gelebilir, okurken düşünmeyi sevenler için ise çekici bir yanı olduğu su götürmez.” (Barış Müstecaplıoğlu)

ESERLERİ:

ROMAN: Yalnızlık Gittiğin Yoldan Gelir (2001), Bir Sen Yakınsın Uzakta Kalınca (2002), Kurşun Lezzeti (2003), Annemin Öğretmediği Şarkılar (2005).

ARAŞTIRMA: Erhan Bener’in Dünyasına Yolculuk (2004).

ÇEVİRİ: Seçme Şiirler (1997).

KİTAPTAN ALINTILAR

“Atatürk’ün sence yaptığı en önemli yanlış neydi?” sorusuyla beni şaşırtmıştı.
-“Erken ölmek?”

"Türk erkeklerinin bir sefilliği de kadınları kuluçka makinesi bellemektir."

"Nice vatandaşım gündemdeki yolsuzluklara tuttukları takımın kaçan penaltısı denli üzülmez, gazete bile okumaz, ama yavan televizyon dizilerine tutkuyla kilitlenirdi."

"“Ak göğsün arası Zemzem pınarı

                                                    İçsem öldürürler, içmesem öldüm.”
"Anneannem akvaryum almayınca, denizlerimizde görülen 27 tür köpekbalığını sayarak onu topa tutmuştum. İnsanları tanıdıkça tüm hayvanları sayacaktım."

"Bana tarihi üç sözcüğe sığdır dense, formülüm “Tarih = Hırs + Şans – Basit Hatalar”dır."

"Bizans'ta taç giymek, ucu açık bir ölüm fermanını peşinen almak demekti."

"Avrupa, İskenderiye Kitaplığını talan eden Araplara gösterdiği tepkinin onda birini, kenti eşsiz Konstantinopolis Kütüphanesi’ne varana dek yağmalayan Haçlılara göstermiş midir?"
""Bizans Sultanı" aynı zamanda, Konstantinopolis'i ele geçiren Sultan II. Mehmet'in takma adıydı."

"Herakleonas, su görmekten korkardı. Boğaziçi'ne, yürüyerek geçmesi için, boydan boya gemiler dizildi. Güzergahın iki tarafına bitkilerden duvar örülerek su görmesi önlendi. Seferden zaferle dönüldü."

"11 yüzyıl ayakta kalan Bizans'ı 88 imparator yönetti ve 65'i saray darbesine maruz kaldı. 29'u vahşice öldürülürken 13'ü manastıra sığındı."

"Hocalığa başlarken Eugenio, "Öğrencilerin sana emanet mum taneleridir, unutma" demişti. Daha fazlasını yaptım, onların titrek ışıklarıyla içimi ısıttım."

"Fatih Sultan Mehmet Bizans'ın hem doğru, hem de eğrisinden beslendi. "Annen Hıristiyan'dı, bize katıl tüm Avrupa'ya egemen ol" diyen Papa'nın tuzağına düşmedi. Çok zeki, filozof duruşlu, oyunbaz ve mağrurdu. Hedefi, Büyük İskender'in Doğu'da başardığını Batı'ya giderek ve hükümran kalarak yinelemekti."

"Bir zamanlar Bizans entrika sözcüğüyle eş anlamlıydı. Bu imajı giderek değişti. Bence Bizans, Batı ile Doğu'yu harmanlayıp döneminin en önemli uygarlığı konumuna geldi ve Rönesans'ı ateşledi."

""Sümela" adını, Yunanca karanlık anlamına gelen melas'tan ödünç aldı derler. Karanlığı severim, her tonunun değişik bir tadı vardır, şiirlerden bilirim."

"Kapadokya'nın Persçede, güzel atlar ülkesi anlamına gelen bir deyimden türediğine inanmıyorum. Bu sessizlik ummanına, deveden daha uygun bir simge olamazdı."

"Ders kitaplarımıza göre Fatih, çağ açıp çağ kapayan bir dahi lider; bibliyofil ve sanatsever bir bilge; Batılı hizipler tarafından zehirlenmese Avrupa kıtasını ele geçirecek bir eşsiz padişahtı. Batılı çağdaşlarıysa onu uygarlık ve Hıristiyanlık düşmanı bir acımasız, büyük oğlu II. Bayezid tarafından zehirlenen kaypak bir biseksüel bellemişti."

"Duvarında " her ölüm erken ölümdür." yazan bir kuru çeşmenin yanindan geçen, sokak köpeklerinin seğirttiği veya bir küme yabani incir ağacının önünde biten ince yollarda yürüdükçe dinlendim. Adsız sokaklarda sessizlikle serinliğin düetini dinledim. Gökyüzü karadikça her köşenin kendi ışığını salgıladığını fark ettim."

YORUMLARIMIZ

Bizans Sultanı Romanı Kahramanı otuz üç yaşına geldiğinde sürpriz bir durumla karşılaşır. Kendisine Bizans Sultanı olduğu söylenir. Üstelik gösterilen kanıtlar da oldukça etkileyicidir. Bizans Tarihine göre son imparator XI. Konstantinos İstanbul’un Fethi sırasında Osmanlı Kuvvetleriyle çarpışırken ölmüştür. Bazı tarihçilere göre de XI. Konstantinos’un Osmanlı Kuvvetlerinin ellerinden kurtulup bir Ceneviz gemisiyle kaçarak İtalyada sürgün hayatı yaşadığı ve 1475 yılında öldüğü söylenmektedir.

Bizan Sultanı Romanı bu ikinci senaryodan esinlenerek kurgulanmış bir romandır. XI. Konstantinos, kendisinden sonra gelecek olan varislerine bir vasiyet bırakmıştır. Vasiyete ulaşmak için altı aşamalı bir sınavdan geçmek ve sırları çözmek gerekmektedir. Aradan geçen 555 yılda bu aşamalar tamamlanıp sonuca ulaşılamamıştır. 2008 yılında otuz üç yaşına giren Roman Kahramanı Halas, XI. Kontantinos’un ölmeden önce vasiyetini, gizli tahtını ve servetini emanet ettiği üç soylunun kurduğu, ‘’Hukukun Muhafızı’’ anlamına gelen Nomo adlı örgütten, olmayan Bizans Tahtı teklifini alır.

Halas İstanbul Galata Kulesi mevkiinde yaşayan, varlıklı bir ailenin torunudur. Amerikalı olan babasıyla annesi boşanmış, dedesi vefat etmiş, anneannesi ve annesiyle yaşamaktadır. Çok okuyan, kültürlü, yurt dışında eğitimini tamamlayan, satranç oynamayı seven Halas, Boğaziçi üniversitesinde ders vermektedir. Kendisine sunulan teklifi inandırıcı bulmaz ama iyi bir oyun içinde olduğunu düşünerek kabul eder. Böylece Halas’ın Bizans Sultanı olma yolunda başarması gereken altı aşamalı sırlarla dolu macerasına eşlik eden okuyucu, hem Halasın günümüzdeki yaşantısına hem de Bizans kültürü hakkında yoğun bilgiler ışığında sayısız yerleri gezmeye tanıklık edecektir.

Yazar Selçuk Altun’un engin tarihi bilgisini araştırma, gezip inceleme ile de desteklediğini öğrendiğimizde; böyle bir kurgunun, kültürel alt yapı karşısında zayıf kaldığını düşünmeden edemiyoruz. Başka bir kurguyla yazılsa bilgiler okuyucuda daha kalıcı yer eder miydi acaba?

İlk kez Selçuk Altun Romanı okuduğumuz için yazarın romanlarına ilişkin bazı ortak özelliklerini de öğrenmiş olduk. Selçuk Altun, bu romanında da olduğu gibi romanlarında sıkça okuyucusunun karşısına çıkıyormuş. Ayrıca roman kahramanları genellikle varlıklı, kültürlü, zevk sahibi, zeki kişilermiş. Romanda Bizans sırlarının yanında, günümüzde yaşayan Halas’ın hayatının sırları da devam etmektedir. Babasının ve sevgilisinin gizemleri, hatta kitabın son sayfalarına kadar roman kahramanının adı dahi bir sır olarak saklanıyor.

Bu romanı okumayı tercih etmek bize, kitapları Amerika’da ve İngiltere’de çok sevilen ve gerçek bir bibliyofil olan Yazarımız Selçuk Altun’u tanımamıza vesile oldu. Ayrıca medeniyetler beşiği olan Anadolumuzun sahip olduğu kültürel zenginliklere karşı büyük bir merak ve bunların açığa çıkarılması, korunması konusunda büyük bir istek uyandırdı. Daha çok gezilip görülecek zenginlikler olduğu gibi, bunlara ulaşabilen daha çok nesiller de olmalı.

Merak uyandıran ve bilgi sunan, sürükleyici bir roman. Bir kitaptan başka daha neler istenir ki…..

İYİ OKUMALAR: SELMA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder