13 Eylül 2020 Pazar

2020 HAZİRAN AYI KİTABIMIZ (AÇLIK/ KNUT HAMSUN)


KİTAP HAKKINDA
1890 yılında ilk baskısı yapılmış çok eski bir kitap. Bilinenler arasında ama bilindiği kadar okunanlar arasında olmayabilir. Knut Hamsun'un hayatından bir fragman. Monolog halinde yazılmış ve bilinç akışı tekniğinin ilk örneklerinden psikolojik bir kitap. Kahramanın bir geçmişi ve ismi yok, zor bir durumda uydurduğu Andreas Tangen adıyla aslında bir nevi "hiç kimse". Andreas Tangen, utangaç, ince düşünceli ve onurlu biridir. Açlık, bir çile kitabı, vazgeçmemek uğruna neler yapılabildiğini gösteren bir kitap Kahraman açlığın ete kemiğe bürünmüş hali ve her gün aç olmak için yaşatılıyor. Sefil halde olan bir insanın hayatla ve kendisiyle kavgasını anlatıyor.

KİTAPTAN ALINTILAR
"Bütün ömrüm bir mercimek çorbasına fedadır."

"Gözlerimi açınca, eski alışkanlık , bugün için ümit var mı diye düşünmeye başladım."

"Hem ben hayvanları kafeste görmekten hiç hoşlanmam. Kendilerine bakıldığını bilir bu hayvanlar; onlara bakan yüzlerce gözü hisseder bu hayvanlar; dokunur bu onlara. Ben gözetlendiklerini bilmeyen hayvanlar isterim. Kendi inlerinde gezinen, uykulu yeşil gözlerle uzanıp pençelerim yalayan, düşünen ürkek hayvanlar."

"Uyumak üzere tekrar yattım;ama aslında, yeniden karanlıklara boğulmak içindi bu yatışım..."

..."başkalarından daha namuslu yaşamaya mecbur muydum sanki; sözleşmem mi vardı benim..."

"Boyuna, hep aynı şekilde, şu son zamanlarda halim berbattı benim!
Sonunda, ellerim böyle boş, ortalarda kalışım ne garip! Artık bir
tarağım bile yoktu, dertlendim mi okuyacak bir kitabım bile yok."

"... fazla gururdan ölebilirdi insan."

"Tatlılıkla nasihat etmeye başladım kendime, bir anne gibi. Gitgide yüreğim yufkalaştı, yorgun dermansız ağlamaya başladım. Sessiz sakin, için için bir ağlayıştı bu; gözyaşı akıtmadan gönülden bir hıçkırış."

"Bu gözlerin, hiçbirinde kaygı yoktu, omuzların hiçbirinde yük. Bu şen gönüllerde belki tek üzüntü, tek gizli kahır yoktu. Ve ben genç ve çiçeği burnunda bu insanlarla yan yana yürüyordum, mutluluğun ne olduğunu çoktan unutmuş, içimde bu düşünceyi okşayıp, korkunç bir haksızlığa uğradığım sonucuna varıyordum."

"Güldüm ve ağladım; atlaya sıçraya caddeyi boyladım, durdum, dizime vurdum, sebepsiz gelişigüzel bastım küfürü."

"Gönlümde tek bulut yoktu,tek rahatsızlık duygusu, düşüncelerimin eriştiği ölçüde, gerçekleşmemiş tek arzu veya heves yoktu.Gözlerim açık yatıyor, benliğimden sıyrılmış bir halde, kendimden uzaklarda olmanın sefasını sürüyordum.."

"Uzun zaman aç kalmış bir kimseye sizce ne yedirmek lazım? Hayat memat meselesi."

‘’Sonbahar gelmişti: her şeyin renk değiştirip öleceği nazlı, serin mevsim. Sokaklarda başlamış gürültü beni dışarıya çağırıyordu: Attığım her adımda taban tahtaları esneyen bu boş oda, ıslak ve korkulu bir tabuttu sanki.’’

‘’Belli belirsiz bir duygu, bana şu kaldırım taşları üzerinde yürüyen, sinip küçülen kimsenin ben olmadığımı söylüyordu.’’

‘’Güçbela birkaç kısa cümle yazabildim; sırf ilerleyebilmek için çekiş döğüş zorla ele geçirebildiğim bir düzine çaresiz sözcük!

YORUMLARIMIZ

Küresel bir salgının olduğu dönemde, hayatımızın normal işleyişinin dışına çıkmış, en temel ihtiyaçlarımızı bile sorguladığımız zamanlarda bir de Knut Hamsun’un Açlık romanını okumak biraz güç oldu açıkçası. Dünyanın giderek insanlara yetmeyeceği kıtlık, salgın hastalıklar ve susuzluk yaşanacağına dair çok ciddi uyarılar geliyor. Bizler modern dünyanın çocukları olarak açlık ve kıtlıkla uyarılmak yerine bolluk ve tüketim üzerine yönlendirildik. Her zaman daha fazlasını istememiz gerektiği yönünde telkin edildik. Şimdiyse aç kalabileceğimizi söyleyerek tüketimden vazgeçmemiz söyleniyor. Açlık romanındaki açlık böyle bişey değil tabi ki. Ama yine de açlıkla karşılaştığında insan nasıl bir psikolojide olur diye düşünmeden edilmiyor.

Kitabın etkileyiciliğinin en önemli kısmı, önsözde yazılan bilgilerin ışığında romanda anlatılan kişinin yazarın ta kendisi olduğunu anlıyor olmamız. Öteki türlü biraz abartmamış mı acaba diyebilir insan. Oysa Knut Hamsun gerçekten de yaşamının genelini yoksulluğun ağır koşullarında geçirmiş bir yazar. Zaten yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş bir de üstüne yazar olmayı seçmiş Hamsun. Günümüzde bile hala sanatın karın doyurmadığını düşünürsek 20.yüzyıl başlarında savaşın gölgesinde geçen yıllarda böyle bir seçimin zorluğu anlaşılabilir.

Yaşadığı bu sıkıntıların Tanrıyı ve onun adaletini sorgulamaya yönelttiği bölümde zaman zaman hepimizin bu durumda olabildiğimizi düşündüm. Hangimiz hayatımızın bir döneminde neden ben diye sormadık. Tanrının adaletini sorgulamadık. ‘’Ne diye tasa çekiyordum sanki: ne tıkınacağımı, ne içeceğimi, fani vücut dedikleri bu rezil solucan torbasını hangi çullara bürüyeceğimi düşünerek ne diye tasa çekiyordum?’ Sorusu çok da normal bir varoluşsal soruydu ve cevabını bildiğimi söyleyemem…

Bir gazeteye yazacağı yazıdan alacağı çok cüzi bir parayla günlük açlığını gidermek için çabalarken, kendisinden daha zor durumda olanlara yardım yaparak bizi de vicdan muhasebesi yapmaya yönlendirdiğini düşünüyorum. Aç bir insan hak, adalet ve vicdan sorgulamasına gidebilir mi. Maslowun ihtiyaçlar hiyerarşisine göre bu pek mümkün değil. Tabi ki sözkonusu insan sanatçı duyarlılığına, hassasiyetine sahipse bu olanaklı olabilir. Bu romandaki kadar olmasa da bir çok olanaksızlığa rağmen kendini okumaya ve yazmaya adamış, hayatını yazarak sağlamaya çalışan bir çok aydının olduğunu biliyorum ve saygı duyuyorum. Örneğin kitabın çevirisini yapan Türk şiirinin ölümsüz şairlerinden Behçet Necatigil de dünyaya yoksul bir ailenin çocuğu olarak gelmiş olmasının yanısıra annesini de çok erken yaşta kaybettiğinden ortaokulu yatılı okulda okumak zorunda kalmış. Orada yetersiz beslenme ve bakımsızlık nedeniyle geçirdiği tüberküloz yüzünden eğitimine ara vermek zorunda kalmış. Şairin şair olma yazarın yazar olmak için gerçekten sınıfsal bir nedeni var gibi sanki. Ama bir yandan da hep sanat bir elit tabakanın oyuncağı olarak da görülür nedense..

Açlık romanı beni bayağı çeşitli sorgulamalara götürmüş anlaşılan. Roman okunması geren yapıtlardan biri. Önerilir. / Fatma




 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder