BİR DÜĞÜN GECESİ/ ADALET AĞAOĞLU/ ŞUBAT 2024
Bir Düğün Gecesi, Adalet Ağaoğlu'nun Dar Zamanlar adlı üç
kitaplık roman dizisinin ikinci kitabıdır. 1973 tarihli Ölmeye Yatmak romanının
bir devamı olarak kurgulanmıştır; iki romanda aynı kişilerin hayatlarından
kesitler sıralanır. Bu ikiliyi, 1987'de yayımlanan Hayır adlı romanı takip
eder.
1970'li yılların Türkiye'sinde ordu, siyaset, iş dünyası
arasındaki ittifakı bir gece içinde gerçekleşen birkaç ana olay etrafında ve
bir düğüne katılan davetliler üzerinden anlatan roman, yayımlandığı dönemde
büyük ilgi görmüş ve çok sayıda ödül almıştır.
Toplumun siyaset, iş dünyası ve ordu içerisinde bulunan
birçok farklı tipini, bir düğün gecesinde buluşturan romanda, teknik olarak
Adalet Ağaoğlu, o zamana kadar romanlarda kullanılan anlatım tekniklerinden
farklı olarak her karakterin iç konuşmalarını diğerlerine yansıtmadan
aktarmıştır. Bu teknik, Türk romanındaki ilk kez kullanılan bağımsız iç konuşma
tekniğidir.
Romanda izlek olarak, iletişimsizlik ve karakterlerin
karşıtlığı kullanılmıştır. Karakterler huzursuzluk ve şüphe içindedirler ama
birbirlerine karşı sahte dostluk göstererek bu durumu yansıtmazlar. Bu
huzursuzluk ve şüphe, iletişimsizlikten doğmaktadır ve karşıt tiplerin
çatışmalarına sebep olmaktadır.
Romandaki karakterler iki zıt siyasi görüşe sahip olarak,
yani sağ ve sol görüşlü karakterler olarak iki gruba ayrılır. Sol görüşlü
karakterler üzerinde daha detaylı durulmuştur ve yazarın anlatım gayesi bu
karakterleri aktarabilmektir. Sağ görüşlü kişiler, yaşam ve düşünce yapılarının
derinliklerine inilmeden yüzeysel olarak ele alınmışlardır.
Ödüller
1979 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü
1980 Orhan Kemal Roman Armağanı
1980 Madaralı Roman Ödülü
ADALET AĞAOĞLU KİMDİR?
Adalet Ağaoğlu (d. 23 Ekim 1929, Ankara - ö. 14 Temmuz 2020,
İstanbul), Türk yazar.
20. yüzyıl Türk edebiyatının en önemli romancılarından biri
kabul edilir. Eserlerinde Türkiye'nin değişik dönemlerini ve bu dönemlerin
insan hayatlarına etkisini inceledi. İlk romanı Ölmeye Yatmak'tan başlayarak
yazdığı tüm romanlar Türkiye'de önemli edebiyat ve edebiyat dışı tartışmalara
yol açtı. Romanları dışında hikâye, oyun, deneme ve anı türünde eserler verdi.
Hayatı
Adalet Ağaoğlu'nun Cebeci Asri Mezarlığı'ndaki mezarı
23 Ekim 1929'da Nallıhan'da dünyaya geldi. Babası, kumaş
tüccarı Hafız Mustafa Sümer'dir. Dört çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu ve tek
kızıdır. Kardeşleri Dr. Cazip Sümer (1925-1975), oyun yazarı, oyuncu Güner
Sümer (1936-1977) ve iş insanı Ayhan Sümer (1930-2020)'dir.
İlköğrenimini Nallıhan'da tamamladıktan sonra 1938'de ailesi
ile birlikte Ankara'ya yerleşti. Ortaöğrenimini Ankara Kız Lisesi'nde
tamamladıktan sonra 1950 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya
Fakültesi'nin Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu.
Edebiyata ilgisi lise yaşamında şiirlerle başladı, kısa bir
süre sonra oyun yazarlığına yöneldi. İlk defa 1946'da Ulus gazetesinde tiyatro
eleştirileri yayımlayarak yazarlığa başladı. 1948-50 arasında Kaynak
Dergisi'nde şiirleri yayımlandı.
1951-1970 yılları arasında TRT’de çeşitli görevlerde
bulundu. Ankara Radyosu'nda göreve başladığı yıl ilk radyo oyunu olan "Aşk
Şarkısı"nı yazdı. Radyo'da görev yaparken tiyatro oyuncusu ve yönetmen
dört arkadaşı (Kartal Tibet, Üner İlsever, Çetin Köroğlu, Nur Sabuncu) ile
birlikte Ankara'nın ilk özel tiyatrosu olan "Ankara Meydan Sahnesi"ni
kurdu.Meydan Sahne Dergisi'ni çıkardı. 1953 yılında tiyatro konusunda görgü ve
bilgisini artırmak üzere Paris'e gitti. 1953'te Sevim Uzungören'le birlikte
yazdığı "Bir Piyes Yazalım" tiyatro oyunu aynı yıl Ankara'da
sahnelendi. 1954 yılında mühendis Halim Ağaoğlu ile evlenen sanatçı, ilk
romanını yazana kadar oyun yazarlığını sürdürdü. Üst üste yazdığı oyunlarla
altmışlı ve yetmişli yılların önde gelen oyun yazarlarından oldu. Çatıdaki
Çatlak oyunu 1965 yılında Ankara Devlet Tiyatrosu'nda sahnelenirken yasaklandı;
bu olay onu roman yazmaya yöneltti. TRT'nin özerkliğine el konulması
gerekçesiyle TRT Radyo Dairesi Başkanlığı'ndan 1970'te istifa eden sanatçı o
tarihten sonra yazarlıktan başka bir işle uğraşmadı. Edebiyat yaşamının bazı
dönemlerinde "Remüs Tealada" ve "Parker Quinck" gibi takma
adlar kullanmıştır.
İlk romanı Ölmeye Yatmak, 1973’te yayımlandı. Türkiye
toplumunun yakın tarihindeki çalkantı ve değişikliklerini irdeleyen bu ilk
romanından itibaren tüm eserleri yoğun tartışmalara konu oldu. Ölmeye Yatmak,
daha sonra yazdığı Bir Düğün Gecesi (1979) ve Hayır (1989) adlı romanlarla bir
üçleme oluşturdu ve birçok ödül kazandı (Bu üçleme, Yapı Kredi tarafından
yapılan yeni basımlarda yazarın isteği doğrultusunda "Dar Zamanlar"
üst başlığı ile sunulmuştur). Bir Düğün Gecesi ve Hayır romanları yayınlanır
yayınlanmaz, ikinci romanı olan Fikrimin İnce Gülü, dördüncü basımında
toplatıldı. Fikrimin İnce Gülü romanı hakkında, "Askeri kuvvetleri tahkir
ve tezyif (küçük düşürmek)" suçlamasıyla hakkında 1981 yılında dava açılan
Ağaoğlu, iki yıl süren davanın ardından aklandı. Düğün Gecesi ise soruşturma
aşamasında kaldı. Dönemin üç önemli roman ödülüne layık görülmüş olan Bir Düğün
Gecesi adlı roman için ayrıca Aldous Huxley'den aşırma olduğu suçlaması ortaya
atıldı ve uzun tartışmalara sebep oldu.
1983 yılından sonra İstanbul'da yaşamaya başladı. 1985'te
anı-roman niteliğindeki Göç Temizliği'ni yayımladı. 1991 yılında Çok Uzak Fazla
Yakın'la oyun yazarlığına döndü. Bu eser, ertesi yıl Edebiyat alanı Tiyatro
dalında Türkiye İş Bankası Büyük Ödülü'ne layık görüldü.
1996'da ciddi bir trafik kazası geçiren ve iki yıl hastanede
yatan Adalet Ağaoğlu için Can Yücel'in söylediği "Sen Türkiye'nin en güzel
kazasısın" sözü, Feridun Andaç'ın Adalet Ağaoğlu ile yaptığı nehir söyleşi
tarzında bir kitabın adı oldu. Kitap, 2006'da basıldı. Adalet Ağaoğlu ile
ilgili yazıları bir araya getiren arşiv eşi Halim Ağaoğlu tarafından hazırlandı
ve 2003'te Adalet Ağaoğlu'nun yazarlığının 55. yılı anısına Herkes Kendi
Kitabının İçini Tanır adı ile basıldı.
Ağaoğlu, 1986'da kurulan İnsan Hakları Derneği'nin
kurucuları arasında yer aldı ancak Temmuz 2005'te İHD'nin tek yanlı
ırkçı-milliyetçi bir tutum takındığını belirterek ve "PKK yanlısı politika
izliyorlar" diyerek istifa etti. 2008'de Özür Diliyorum kampanyasını
desteklemiştir.
2010 Anayasa Referandumu sırasında Yetmez Ama Evet Platformu
tarafından düzenlenen bir panelde Öğrenci Kolektifleri adlı bir grubun
yumurtalı saldırısına maruz kalmıştır.
Eşi Halim Ağaoğlu'nun 2018 yılında ölümünün ardından yazmayı
bıraktığını açıkladı. Türkçe roman alanındaki özgün ve öncü eserleri ile
Türkiye'nin kültürel ve düşünsel dünyasına yaptığı katkılarından dolayı 2018'de
Boğaziçi Üniversitesi tarafından kendisine fahri doktora unvanı verildi.
Ölümü
Yoğun bakım tedavisi gören Ağaoğlu, çoklu organ yetmezliği
sebebiyle 14 Temmuz 2020'de öldü. Cenazesi 15 Temmuz günü Cebeci Asri
Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Eserleri:
Tiyatro ve radyo oyunları
1953: Bir Piyes Yazalım - oynanmış, basılmamış
1955: Yaşamak - radyo oyunu, yayınlanmış, basılmamış
1964: Evcilik Oyunu
1967: Tombala
1969: Çatıdaki Çatlak
1969: Sınırlarda
1973: Üç Oyun: Bir Kahramanın Ölümü, Çıkış, Kozalar
1976: Kendini Yazan Şarkı
1991: Çok Uzak - Fazla Yakın
1992: Duvar Öyküsü - Çocuklar ve Büyükler için Müzikli
Danslı Oyun
1996: Fikrimin İnce Gülü
2011: Çağımızın Tellalı
Roman
1973: Ölmeye Yatmak
1976: Fikrimin İnce Gülü
1979: Bir Düğün Gecesi
1980: Yazsonu
1984: Üç Beş Kişi
1987: Hayır...
1991: Ruh Üşümesi
1993: Romantik Bir Viyana Yazı
2014: Dert Dinleme Uzmanı
Öykü
1974: Yüksek Gerilim
1978: Sessizliğin İlk Sesi
1982: Hadi Gidelim
1997: Hayatı Savunma Biçimleri
Deneme
1986: Geçerken
1993: Karşılaşmalar
1996: Başka Karşılaşmalar
2002: Öyle Kargaşada Böyle Karşılaşmalar
2011: Yeni Karşılaşmalar
Mektup
2005: Mektuplaşmalar (Memet Baydur ile birlikte)
Anı
1985: Göç Temizliği
1981: Gece Hayatım
Günce
2004: Damla Damla Günler
2007: Damla Damla Günler I-II-III
Seçkiler
10/1993: Seçmeler (Kendi Seçtikleri)
Ödülleri
1970: Sanat Sevenler Derneği, Tombala ile
1974: TDK Tiyatro Ödülü
1975: Sait Faik Hikâye Armağanı, Yüksek Gerilim ile
1979: Sedat Simavi Edebiyat Ödülü, Bir Düğün Gecesi ile
1980: Orhan Kemal Roman Armağanı, Bir Düğün Gecesi ile
1980: Madaralı Roman Ödülü, Bir Düğün Gecesi ile
1991: Türkiye İş Bankası Büyük Ödülü, Çok Uzak Fazla Yakın
ile
1992: Lebon Kültür Merkezi (Lebon Cinema Clup) Edebiyat
Ödülü, Ruh Üşümesi ile[16]
1995: Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü
1997: Aydın Doğan Roman Ödülü, Romantik Bir Viyana Yazı ile
2018: Erdal Öz Edebiyat Ödülü
KİTAPTAN ALINTILAR
"Zaman, sen ne büyük öğretmensin, ah saygıdeğer zaman, sen ne büyük bir bilgesin! Gaddar bir bilgesin ama. Acımasız."
"İntihar etmeyeceksek içelim bari!"
"İnsan kendinden hiç umudu kesmemeli, hiç."
"Hayatta piştiği gibi kitapta da pişmeli insan,"
''...ne içindeyim, ne dışındayım buranın. Burada değilim."
"Unuttum" dediklerimiz değil mi, en unutulmaz olanı?
"Şimdi durduğum yer, şimdiye dek koşturduğum yerlerden daha gerçek."
"Bizim içimiz müze be! Her gün biraz daha karanlıklaşan, kuytulaşan birer müze!.."
"Acı senin yanına hiç uğramayacak sanki. Sanki hep öyle dimdik ayakta durabileceksin!.. En güçlü görünen en kötü dayanır."
"Düğüne gelince anacığım, unut düğünü. Düğün içimizde olsun, dışımızda değil."
"Bu duyguyu hiç yaşadınız mı hocam? Bir kişiyle binlerce olunabildiğini?"
"Defolsunlar başımdan! İnsan yüceymiş, insan direnirmiş, insan yönetirmiş... Gördük. Para yönetir, silah yönetir..."
"İnsanlar değişir. Her bir biçimde. Her bir yöne doğru."
"Görülen görüldü. Yaşanan da, görülen de üstümüzde ne yaptıysa yaptı. Biz ne olduysak olduk."
"Dünyanın nerdeyse bizim dünyamız kadarcık olduğuna inanıyoruz. Oysa dünya ne geniş!"
"Sevda bu oğlum, sevda! Yaşındır, yaşa,"
"İnsanın, kandıramayacağını bile bile kendisine yalan söylemesinden daha kolay ne var acaba?"
"Bir insan narkoz almadan, kesilip biçilecek yerini uyuşturmadan kendini kendi eliyle ameliyat eder, bunu da ölmeden başarırsa, insanoğlu için yaşamın en güç yanını, adı yapayalnız olmak denen şeyi de başarır."
"Garip bir tutsaklığın ilk kez yüz yüze gelinen türden bir yalnızlığın resmini boyuyorum."
"Benim asıl ümidim ümitsizliğimdir! Mutluluksa mutsuzluğun bilincinde olmaktır!"
YORUMLARIMIZ
Türk edebiyatında
önemli bir yeri olduğu söylenen Adalet Ağaoğlu’nun Dar Zamanlar Üçlemesinin en
çok okunan cildi olan Bir Düğün Gecesi romanı, Ayşen adında bir kızın düğününde Ömer ve Tezel
adlı baş kişilerle birlikte onların çevresindeki insanlar üzerinden Türkiyenin
o dönemki sosyolojik bir resmi çıkarılıyor. Biz bu üçlemenin diğer ciltlerini
okumadan ikinci cildini okumuş olduk. Ama araştırdığım kadarıyla bu genel bir
durum.
70ler türkiye
siyasetinde önemli bir dönem. Özellikle aydın ve öğrenci topluluklarında
yükselen sol hareketin aile yaşamı içindeki kopuşlara neden oluşu, aynı aile
içinde farklı politik çevrelere mensup olmuş kardeş kavgalarına etkilerini
kişilerin bireysel yaşamlarına etkisini görüyoruz. Yazarın politik taraflardan bağımsız olarak
somut olarak ortaya koyduğu kişisel yabancılaşmanın eğitimli eğitimsiz, aydın
cahil ayrımı olmaksızın tüm çevrelerde yaşandığını anlıyoruz. Bilinçakışı
tekniğini ilk kez Wirginia Woolf okurken tanımıştık. Ağaoğlu da bu romanında
bilinçakışı denilen yani kişilerin kendi iç konuşmaları üzerinden anlatım
yapıyor. Bu iç konuşmalardan hem içinde
bulundukları toplumsal hareketten hem de aile ve akrabalık ilişkilerinden
kimsenin mutlu olmadığı anlaşılıyor. Sol hareketin içinde bir şekilde varolmaya
çalışmış olan Ömer, Tezel ve Ayşen’in mutsuzlukları Türkiye’nin o dönem içinde
bulunduğu özgürlük ve eşitlik arayışının düşkırıklığıyla simgelenmiş zaten. İlhan
Bey ve onun gibi düzenin bir şekilde içinde olan kazananlar kulübündekiler de
belli ki o iç huzuru bulamamışlar. Kazanan olmak yetmiyor anlaşılan.
Bu kitaptan
önce Ölmeye Yatmak cildinde daha fazla bahsedildiği söylenen Aysel, Ömer’in
karısı olarak burada geçiyor. Kitabı okurken en çok o dönem yaşasaymışım
Aysel’e benzermişim diye düşündüm. Çocukluğum değil de gençliğim geçseydi
70’lerde Aysel gibi düzenin içinde olmayacağım diye debelenir hiçbir yere de
ait olamazdım galiba. Gerçi bu aidiyet sorunu benzer kişilik özelliklere sahip
olduğun sürece hayatın her döneminda yaşanıyor
bir biçimde.
Bu kitapla birlikte 47’ler ile Füruzan’ı, Yenişehirde Bir Öğle Vaktiyle de Sevgi Soysal’ı hatırladım. Tarihimizin en karanlık dönemlerinde yaşananların edebiyatını sihirli parmaklarıyla bize miras bırakan kadın yazarlarımıza bir kez daha selam olsun.
FATMA DEMİRCİ