2 Nisan 2024 Salı

 BİR DÜĞÜN GECESİ/ ADALET AĞAOĞLU/ ŞUBAT 2024

 

KİTAP HAKKINDA

Bir Düğün Gecesi, Adalet Ağaoğlu'nun Dar Zamanlar adlı üç kitaplık roman dizisinin ikinci kitabıdır. 1973 tarihli Ölmeye Yatmak romanının bir devamı olarak kurgulanmıştır; iki romanda aynı kişilerin hayatlarından kesitler sıralanır. Bu ikiliyi, 1987'de yayımlanan Hayır adlı romanı takip eder.

 

1970'li yılların Türkiye'sinde ordu, siyaset, iş dünyası arasındaki ittifakı bir gece içinde gerçekleşen birkaç ana olay etrafında ve bir düğüne katılan davetliler üzerinden anlatan roman, yayımlandığı dönemde büyük ilgi görmüş ve çok sayıda ödül almıştır.

 

Toplumun siyaset, iş dünyası ve ordu içerisinde bulunan birçok farklı tipini, bir düğün gecesinde buluşturan romanda, teknik olarak Adalet Ağaoğlu, o zamana kadar romanlarda kullanılan anlatım tekniklerinden farklı olarak her karakterin iç konuşmalarını diğerlerine yansıtmadan aktarmıştır. Bu teknik, Türk romanındaki ilk kez kullanılan bağımsız iç konuşma tekniğidir.

 

Romanda izlek olarak, iletişimsizlik ve karakterlerin karşıtlığı kullanılmıştır. Karakterler huzursuzluk ve şüphe içindedirler ama birbirlerine karşı sahte dostluk göstererek bu durumu yansıtmazlar. Bu huzursuzluk ve şüphe, iletişimsizlikten doğmaktadır ve karşıt tiplerin çatışmalarına sebep olmaktadır.

 

Romandaki karakterler iki zıt siyasi görüşe sahip olarak, yani sağ ve sol görüşlü karakterler olarak iki gruba ayrılır. Sol görüşlü karakterler üzerinde daha detaylı durulmuştur ve yazarın anlatım gayesi bu karakterleri aktarabilmektir. Sağ görüşlü kişiler, yaşam ve düşünce yapılarının derinliklerine inilmeden yüzeysel olarak ele alınmışlardır.

 

Ödüller

1979 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü

1980 Orhan Kemal Roman Armağanı

1980 Madaralı Roman Ödülü


ADALET AĞAOĞLU KİMDİR?

Adalet Ağaoğlu (d. 23 Ekim 1929, Ankara - ö. 14 Temmuz 2020, İstanbul), Türk yazar.

 

20. yüzyıl Türk edebiyatının en önemli romancılarından biri kabul edilir. Eserlerinde Türkiye'nin değişik dönemlerini ve bu dönemlerin insan hayatlarına etkisini inceledi. İlk romanı Ölmeye Yatmak'tan başlayarak yazdığı tüm romanlar Türkiye'de önemli edebiyat ve edebiyat dışı tartışmalara yol açtı. Romanları dışında hikâye, oyun, deneme ve anı türünde eserler verdi.

 

Hayatı

 

Adalet Ağaoğlu'nun Cebeci Asri Mezarlığı'ndaki mezarı

23 Ekim 1929'da Nallıhan'da dünyaya geldi. Babası, kumaş tüccarı Hafız Mustafa Sümer'dir. Dört çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu ve tek kızıdır. Kardeşleri Dr. Cazip Sümer (1925-1975), oyun yazarı, oyuncu Güner Sümer (1936-1977) ve iş insanı Ayhan Sümer (1930-2020)'dir.

 

İlköğrenimini Nallıhan'da tamamladıktan sonra 1938'de ailesi ile birlikte Ankara'ya yerleşti. Ortaöğrenimini Ankara Kız Lisesi'nde tamamladıktan sonra 1950 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nin Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu.

 

Edebiyata ilgisi lise yaşamında şiirlerle başladı, kısa bir süre sonra oyun yazarlığına yöneldi. İlk defa 1946'da Ulus gazetesinde tiyatro eleştirileri yayımlayarak yazarlığa başladı. 1948-50 arasında Kaynak Dergisi'nde şiirleri yayımlandı.

 

1951-1970 yılları arasında TRT’de çeşitli görevlerde bulundu. Ankara Radyosu'nda göreve başladığı yıl ilk radyo oyunu olan "Aşk Şarkısı"nı yazdı. Radyo'da görev yaparken tiyatro oyuncusu ve yönetmen dört arkadaşı (Kartal Tibet, Üner İlsever, Çetin Köroğlu, Nur Sabuncu) ile birlikte Ankara'nın ilk özel tiyatrosu olan "Ankara Meydan Sahnesi"ni kurdu.Meydan Sahne Dergisi'ni çıkardı. 1953 yılında tiyatro konusunda görgü ve bilgisini artırmak üzere Paris'e gitti. 1953'te Sevim Uzungören'le birlikte yazdığı "Bir Piyes Yazalım" tiyatro oyunu aynı yıl Ankara'da sahnelendi. 1954 yılında mühendis Halim Ağaoğlu ile evlenen sanatçı, ilk romanını yazana kadar oyun yazarlığını sürdürdü. Üst üste yazdığı oyunlarla altmışlı ve yetmişli yılların önde gelen oyun yazarlarından oldu. Çatıdaki Çatlak oyunu 1965 yılında Ankara Devlet Tiyatrosu'nda sahnelenirken yasaklandı; bu olay onu roman yazmaya yöneltti. TRT'nin özerkliğine el konulması gerekçesiyle TRT Radyo Dairesi Başkanlığı'ndan 1970'te istifa eden sanatçı o tarihten sonra yazarlıktan başka bir işle uğraşmadı. Edebiyat yaşamının bazı dönemlerinde "Remüs Tealada" ve "Parker Quinck" gibi takma adlar kullanmıştır.

 

İlk romanı Ölmeye Yatmak, 1973’te yayımlandı. Türkiye toplumunun yakın tarihindeki çalkantı ve değişikliklerini irdeleyen bu ilk romanından itibaren tüm eserleri yoğun tartışmalara konu oldu. Ölmeye Yatmak, daha sonra yazdığı Bir Düğün Gecesi (1979) ve Hayır (1989) adlı romanlarla bir üçleme oluşturdu ve birçok ödül kazandı (Bu üçleme, Yapı Kredi tarafından yapılan yeni basımlarda yazarın isteği doğrultusunda "Dar Zamanlar" üst başlığı ile sunulmuştur). Bir Düğün Gecesi ve Hayır romanları yayınlanır yayınlanmaz, ikinci romanı olan Fikrimin İnce Gülü, dördüncü basımında toplatıldı. Fikrimin İnce Gülü romanı hakkında, "Askeri kuvvetleri tahkir ve tezyif (küçük düşürmek)" suçlamasıyla hakkında 1981 yılında dava açılan Ağaoğlu, iki yıl süren davanın ardından aklandı. Düğün Gecesi ise soruşturma aşamasında kaldı. Dönemin üç önemli roman ödülüne layık görülmüş olan Bir Düğün Gecesi adlı roman için ayrıca Aldous Huxley'den aşırma olduğu suçlaması ortaya atıldı ve uzun tartışmalara sebep oldu.

 

1983 yılından sonra İstanbul'da yaşamaya başladı. 1985'te anı-roman niteliğindeki Göç Temizliği'ni yayımladı. 1991 yılında Çok Uzak Fazla Yakın'la oyun yazarlığına döndü. Bu eser, ertesi yıl Edebiyat alanı Tiyatro dalında Türkiye İş Bankası Büyük Ödülü'ne layık görüldü.

 

1996'da ciddi bir trafik kazası geçiren ve iki yıl hastanede yatan Adalet Ağaoğlu için Can Yücel'in söylediği "Sen Türkiye'nin en güzel kazasısın" sözü, Feridun Andaç'ın Adalet Ağaoğlu ile yaptığı nehir söyleşi tarzında bir kitabın adı oldu. Kitap, 2006'da basıldı. Adalet Ağaoğlu ile ilgili yazıları bir araya getiren arşiv eşi Halim Ağaoğlu tarafından hazırlandı ve 2003'te Adalet Ağaoğlu'nun yazarlığının 55. yılı anısına Herkes Kendi Kitabının İçini Tanır adı ile basıldı.

 

Ağaoğlu, 1986'da kurulan İnsan Hakları Derneği'nin kurucuları arasında yer aldı ancak Temmuz 2005'te İHD'nin tek yanlı ırkçı-milliyetçi bir tutum takındığını belirterek ve "PKK yanlısı politika izliyorlar" diyerek istifa etti. 2008'de Özür Diliyorum kampanyasını desteklemiştir.

 

2010 Anayasa Referandumu sırasında Yetmez Ama Evet Platformu tarafından düzenlenen bir panelde Öğrenci Kolektifleri adlı bir grubun yumurtalı saldırısına maruz kalmıştır.

 

Eşi Halim Ağaoğlu'nun 2018 yılında ölümünün ardından yazmayı bıraktığını açıkladı. Türkçe roman alanındaki özgün ve öncü eserleri ile Türkiye'nin kültürel ve düşünsel dünyasına yaptığı katkılarından dolayı 2018'de Boğaziçi Üniversitesi tarafından kendisine fahri doktora unvanı verildi.

 

Ölümü

Yoğun bakım tedavisi gören Ağaoğlu, çoklu organ yetmezliği sebebiyle 14 Temmuz 2020'de öldü. Cenazesi 15 Temmuz günü Cebeci Asri Mezarlığı'nda toprağa verildi.

 

Eserleri:

Tiyatro ve radyo oyunları

1953: Bir Piyes Yazalım - oynanmış, basılmamış

1955: Yaşamak - radyo oyunu, yayınlanmış, basılmamış

1964: Evcilik Oyunu

1967: Tombala

1969: Çatıdaki Çatlak

1969: Sınırlarda

1973: Üç Oyun: Bir Kahramanın Ölümü, Çıkış, Kozalar

1976: Kendini Yazan Şarkı

1991: Çok Uzak - Fazla Yakın

1992: Duvar Öyküsü - Çocuklar ve Büyükler için Müzikli Danslı Oyun

1996: Fikrimin İnce Gülü

2011: Çağımızın Tellalı

Roman

1973: Ölmeye Yatmak

1976: Fikrimin İnce Gülü

1979: Bir Düğün Gecesi

1980: Yazsonu

1984: Üç Beş Kişi

1987: Hayır...

1991: Ruh Üşümesi

1993: Romantik Bir Viyana Yazı

2014: Dert Dinleme Uzmanı

Öykü

1974: Yüksek Gerilim

1978: Sessizliğin İlk Sesi

1982: Hadi Gidelim

1997: Hayatı Savunma Biçimleri

Deneme

1986: Geçerken

1993: Karşılaşmalar

1996: Başka Karşılaşmalar

2002: Öyle Kargaşada Böyle Karşılaşmalar

2011: Yeni Karşılaşmalar

Mektup

2005: Mektuplaşmalar (Memet Baydur ile birlikte)

Anı

1985: Göç Temizliği

1981: Gece Hayatım

Günce

2004: Damla Damla Günler

2007: Damla Damla Günler I-II-III

Seçkiler

10/1993: Seçmeler (Kendi Seçtikleri)

Ödülleri

1970: Sanat Sevenler Derneği, Tombala ile

1974: TDK Tiyatro Ödülü

1975: Sait Faik Hikâye Armağanı, Yüksek Gerilim ile

1979: Sedat Simavi Edebiyat Ödülü, Bir Düğün Gecesi ile

1980: Orhan Kemal Roman Armağanı, Bir Düğün Gecesi ile

1980: Madaralı Roman Ödülü, Bir Düğün Gecesi ile

1991: Türkiye İş Bankası Büyük Ödülü, Çok Uzak Fazla Yakın ile

1992: Lebon Kültür Merkezi (Lebon Cinema Clup) Edebiyat Ödülü, Ruh Üşümesi ile[16]

1995: Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü

1997: Aydın Doğan Roman Ödülü, Romantik Bir Viyana Yazı ile

2018: Erdal Öz Edebiyat Ödülü


KİTAPTAN ALINTILAR

"Zaman, sen ne büyük öğretmensin, ah saygıdeğer zaman, sen ne büyük bir bilgesin! Gaddar bir bilgesin ama. Acımasız."

"İntihar etmeyeceksek içelim bari!"

"İnsan kendinden hiç umudu kesmemeli, hiç."

"Hayatta piştiği gibi kitapta da pişmeli insan,"

''...ne içindeyim, ne dışındayım buranın. Burada değilim."

"Unuttum" dediklerimiz değil mi, en unutulmaz olanı?

"Şimdi durduğum yer, şimdiye dek koşturduğum yerlerden daha gerçek."

"Bizim içimiz müze be! Her gün biraz daha karanlıklaşan, kuytulaşan birer müze!.."

"Acı senin yanına hiç uğramayacak sanki. Sanki hep öyle dimdik ayakta durabileceksin!.. En güçlü görünen en kötü dayanır."

"Düğüne gelince anacığım, unut düğünü. Düğün içimizde olsun, dışımızda değil."

"Bu duyguyu hiç yaşadınız mı hocam? Bir kişiyle binlerce olunabildiğini?"

"Defolsunlar başımdan! İnsan yüceymiş, insan direnirmiş, insan yönetirmiş... Gördük. Para yönetir, silah yönetir..."

"İnsanlar değişir. Her bir biçimde. Her bir yöne doğru."

"Görülen görüldü. Yaşanan da, görülen de üstümüzde ne yaptıysa yaptı. Biz ne olduysak olduk."

"Dünyanın nerdeyse bizim dünyamız kadarcık olduğuna inanıyoruz. Oysa dünya ne geniş!"

"Sevda bu oğlum, sevda! Yaşındır, yaşa,"

"İnsanın, kandıramayacağını bile bile kendisine yalan söylemesinden daha kolay ne var acaba?"

"Bir insan narkoz almadan, kesilip biçilecek yerini uyuşturmadan kendini kendi eliyle ameliyat eder, bunu da ölmeden başarırsa, insanoğlu için yaşamın en güç yanını, adı yapayalnız olmak denen şeyi de başarır."

"Garip bir tutsaklığın ilk kez yüz yüze gelinen türden bir yalnızlığın resmini boyuyorum."

"Benim asıl ümidim ümitsizliğimdir! Mutluluksa mutsuzluğun bilincinde olmaktır!"


YORUMLARIMIZ

    Türk edebiyatında önemli bir yeri olduğu söylenen Adalet Ağaoğlu’nun Dar Zamanlar Üçlemesinin en çok okunan cildi olan Bir Düğün Gecesi romanı,  Ayşen adında bir kızın düğününde Ömer ve Tezel adlı baş kişilerle birlikte onların çevresindeki insanlar üzerinden Türkiyenin o dönemki sosyolojik bir resmi çıkarılıyor. Biz bu üçlemenin diğer ciltlerini okumadan ikinci cildini okumuş olduk. Ama araştırdığım kadarıyla bu genel bir durum.

         70ler türkiye siyasetinde önemli bir dönem. Özellikle aydın ve öğrenci topluluklarında yükselen sol hareketin aile yaşamı içindeki kopuşlara neden oluşu, aynı aile içinde farklı politik çevrelere mensup olmuş kardeş kavgalarına etkilerini kişilerin bireysel yaşamlarına etkisini görüyoruz.  Yazarın politik taraflardan bağımsız olarak somut olarak ortaya koyduğu kişisel yabancılaşmanın eğitimli eğitimsiz, aydın cahil ayrımı olmaksızın tüm çevrelerde yaşandığını anlıyoruz. Bilinçakışı tekniğini ilk kez Wirginia Woolf okurken tanımıştık. Ağaoğlu da bu romanında bilinçakışı denilen yani kişilerin kendi iç konuşmaları üzerinden anlatım yapıyor.  Bu iç konuşmalardan hem içinde bulundukları toplumsal hareketten hem de aile ve akrabalık ilişkilerinden kimsenin mutlu olmadığı anlaşılıyor. Sol hareketin içinde bir şekilde varolmaya çalışmış olan Ömer, Tezel ve Ayşen’in mutsuzlukları Türkiye’nin o dönem içinde bulunduğu özgürlük ve eşitlik arayışının düşkırıklığıyla simgelenmiş zaten. İlhan Bey ve onun gibi düzenin bir şekilde içinde olan kazananlar kulübündekiler de belli ki o iç huzuru bulamamışlar. Kazanan olmak yetmiyor anlaşılan.

        Bu kitaptan önce Ölmeye Yatmak cildinde daha fazla bahsedildiği söylenen Aysel, Ömer’in karısı olarak burada geçiyor. Kitabı okurken en çok o dönem yaşasaymışım Aysel’e benzermişim diye düşündüm.  Çocukluğum değil de gençliğim geçseydi 70’lerde Aysel gibi düzenin içinde olmayacağım diye debelenir hiçbir yere de ait olamazdım galiba. Gerçi bu aidiyet sorunu benzer kişilik özelliklere sahip olduğun sürece hayatın her döneminda yaşanıyor  bir biçimde.

Bu kitapla birlikte 47’ler ile Füruzan’ı, Yenişehirde Bir Öğle Vaktiyle de Sevgi Soysal’ı hatırladım. Tarihimizin en karanlık dönemlerinde yaşananların edebiyatını sihirli parmaklarıyla bize miras bırakan kadın yazarlarımıza bir kez daha selam olsun. 

FATMA DEMİRCİ